Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2061 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 3723 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacılar vekili dilekçesi ile; davacılardan ...'in 14.10.2009 tarihinde diğer davacı ... vasıtasıyla dava dışı ... isimli şahıstan ... plakalı aracı .... Noterinde satın aldığını ancak daha sonra satışa esas olan belgelerin sahte olduğu ve aracın çalıntı olduğunun ortaya çıktığı ve aracın elinden alındığını, satış bedeli olan 10.000,00TL'nin ... tarafından verildiğini, ancak borçlarından dolayı aracın satışını üzerine alamadığını, tescilin ... adına yapıldığını, davalılar hakkında .... Ağır Ceza Mahkemesinde görevi kötüye kullanma suçundan dolayı kovuşturma yapıldığını, davalılardan ... hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğini, davalılardan ... hakkında beraat kararı verildiğini, bu nedenlerle müvekkillerinin hak kaybına uğradıklarını ileri sürerek 10.000,00TL'nin olayın gerçekleştiği tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı ... cevap dilekçesi ile; davaya konu araç satışının tarafının çalıştığı noterlikte gerçekleştiğini, aracın ... üzerine geçtiği ve aracın parasının ...'a ödendiği, ancak satış işlemlerinde kullanılan evrakların sahte olduğunu, bu olayda herhangi bir kusurunun bulunmadığını, satış esnasında tarafına ibraz edilen ehliyeti sistemden kontrol etme imkanlarının bulunmadığını, kendisinin imza yetkisi bulunmadığını bildirerek davanın reddini talep etmiştir.Davalı ... vekili cevap dilekçesi ile; davacıların taleplerinin zaman aşımına uğradığını, davacıların tüm hukuki yolları tüketmeden müvekkile yöneldiklerini, davanın husumetten reddinin gerektiğini, müvekkilinin kusurlu olmadığının ceza dosyası ile de kanıtlandığını, dava dışı üçüncü kişilerin kötü niyetli ve ağır kusurlu olduklarını, satışa konu aracın kasko bedelinin 15.000,00TL civarında olduğunu, davacıların bu aracı 7.000,00TL gibi bir rakamla aldıklarını beyan ettiklerini, böyle bir aracı bu rakama satın alamayacaklarını bilebilecek durumda olduklarını, tarafların tacir olduklarını, beyanlarına göre araç alım satım işi yaptıklarını, zararın oluşumuna davacıların kendilerinin sebep olduklarını savunarak davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece; dava dışı ... ve ....'un düzenledikleri sahte kimlik bilgileri ile .... plaka sayılı aracın ..... Noterliği'nin 14/10/2009 tarih ve 7305 yevmiye numaralı vekaletnamesi ve 14/10/2009 tarih ve 7320 yevmiye numaralı satış sözleşmesi ile davacılara satılmasında, davacıların oluşan 9.279,80TL zararından davalıların sorumlu oldukları gerekçesi ile; davanın kısmen kabulüne, 9.279,80TL'nin olay tarihi olan 14.10.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak; 1512 sayılı Noterlik Kanununun "Noterlerin Hukuki Sorumlulukları" başlıklı 162.maddesine göre "Stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile, noterler, işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar. Noter, birinci fıkra gereği ödediği miktar için işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajyer veya noterlik personeline rücu edebilir."Bu maddeye göre, noterlerin sorumluluğu "Kusursuz sorumluluktur." Kusursuz sorumlulukta, zarar gören kişinin kusurun varlığını ispat etmek zorunluluğu yoktur. Aksine kusursuz sorumlu olan davalının (noterin) olayla zarar arasında illiyet bağının bulunmadığını kanıtlaması gerekir. Sorumluluk hukukunun önemli öğelerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır.Teoride ve uygulamada; mucbir sebep, zarar görenin tam kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusuru ile illiyet bağı kesilir ve kusursuz sorumlu olan kişi sorumluluktan kurtulur.Noterlik Yasası'nın 72.maddesi gereğince noter, iş yaptıracak kişilerin kimlik ve adresleri ile gerçek isteklerini tamamen öğrenmekle yükümlüdür. Noterin sahte belgeler ile işlem yapması hatalı ve eksik bir işlemdir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 06/12/2013 gün 2013/4-335E-2013/1654K sayılı ilamında, "...Noterin ilgililerin hukukî menfaatlerini korumak için araştırma ve aydınlatma görevi vardır. Noterlik Kanunu’nun 72. maddesine göre; noter, iş yaptıracak kimselerin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerinin tamamını öğrenmekle yükümlüdür. Bu cümleden olarak noterin veya çalışanının her zaman belgenin sahte olup olmadığını anlamasını ve tetkik etmesini yani grafolojik bir inceleme yapması beklenemez. Ancak; belgenin veya kimliğin ilk bakışta sahte olup olmadığı veya kimlikte şekli anlamda var olması gereken bir bilginin olmaması yahut olmaması gereken bir ibarenin bulunması noter veya çalışan tarafından dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Bu gibi hâllerde noterin veya çalışanının gerekli özeni göstermesi beklenir. Aksine davranış özen yükümlülüğünün ihlâlidir... " hususları vurgulanmıştır.Somut olaya gelince; olayda, sahte olarak düzenlenen ehliyet kullanılarak hazırlanan vekaletnameye dayanılarak davaya konu araç satış işleminin gerçekleştirildiği, davalı noter katibi ...'ün sahte belge üzerinde yeterli incelemeyi yapmayarak, üzerine düşen özen yükümlülüğüne uygun davranmadığından, diğer davalı noter ...'in ise Noterlik Kanunu’nun 162. maddesi uyarınca noter katibinin fiilinden sorumlu olduğu sabit olup mahkemenin de kabulündedir.Ne var ki somut olayda; davacılar vekili dava dilekçesinde, satışın yapıldığı gün satış işlemi için ilk önce ..... Noterliğine gidildiğini, 2.Noterlikçe vekaletnameye esas olan ehliyetteki doğum tarihi ile sistemdeki doğum tarihi birbirini tutmadığından satış işlemini gerçekleştirmek istenmediğini, bunun üzerine tekrar vekaletnameyi düzenleyen ve davalıların çalıştığı 1.Noterliğe gidilerek satış işleminin davalı ... tarafından yapıldığını beyan etmiş, davacı tarafın tanıkları da bu hususu doğrulamıştır.Ancak mahkemece; davacıların oto alım satım işi ile uğraşıyor olmalarının yanında yukarıda anlatılan 2.Noterlikçe ehliyetteki yanlışlığın bildirilerek işlem yapmaktan çekinmiş olmalarına rağmen davacıların satış hususunda ısrarcı olmalarının müterafik kusur oluşturup oluşturmayacağı değerlendirilmemiştir.Öte yandan; mahkemece dinlenen tanık beyanlarına itibar edilerek davaya konu aracın 9.000TL'ye satın alındığı kabul edilmiş ise de dosya arasında bulunan ceza dosyasında davacılardan ...'ün 16.10.2009 tarihli ifadesinde aracın 7.000TL'ye satın alınmış olduğuna dair beyanı üzerinde durulmamış, bu beyanın ikrar sayılıp sayılmayacağı değerlendirilmemiştir.O halde mahkemece yukarıdaki açıklamalar göz ardı edilerek, eksik inceleme ve yukarıdaki gerekçe ile hüküm kurması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.