Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2034 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 4736 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesine dayalı alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkil ..., davalı ..., dava dışı ... ve ... arasında 05.05.2000 tarihinde, damacana su dolum tesisi kurup, işletmek üzere adi ortaklık sözleşmesi düzenlendiğini; kurulacak şirkette, müvekkiline, %2' si karşılıksız, %2' si şirket kuruluşundaki harcamalara katılmak kaydıyla ortaklık payı verileceğinin kararlaştırıldığını; bu doğrultuda, davalının, ...'ni kurarak işletmeye başladığını; ancak, sözleşmeye uygun davranmadığını, haksız şekilde feshi ihbarda bulunduğunu belirterek; öncelikle, şirketin % 2 hissesinin bedeli, % 2 hissesinin ise karşılıksız olarak adına tescilini, mümkün olmadığı takdirde % 2 karşılıksız verilmesi kararlaştırılan hissenin bedeli olan 5.700 TL ve 5 yıllık şirket karının % 2'sinin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, cevap dilekçesinde; zamanaşımı süresinin geçirildiğini, mahkemenin yetkili olmadığını; ayrıca, davacı ile yapılan ortaklık sözleşmesine konu arsaların su dolum tesisi kurmak için elverişli olmadığının anlaşıldığını, feshin haklı olduğunu, davacının kuruluş masraflarına katılmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davanın, zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.Dava, adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan katılım ve kar payının tahsiline ilişkindir.818 sayılı önceki BK'nun 534.maddesi; "Şirketin iktisap ettiği veya şirkete devredilen şeyler, alacaklar ve ayni haklar şirket mukavelesi dairesinde müştereken şeriklere ait olur. Şirket mukavelesinde diğer bir hüküm bulunmadıkça bir şerikin alacaklıları haklarını ancak o şerikin tasfiyedeki hissesi üzerinde kullanabilirler. Hilafı mukavele edilmiş olmadıkça, şerikler, birlikte yahut bir mümessil vasıtasiyle üçüncü şahsa karşı deruhde etmiş oldukları borçlardan müteselsilen mes'ul olurlar." hükmünü içermekte olup; aynı husus yeni yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK'nun 638.maddesinde de "Ortaklık için edinilen veya ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve ayni haklar, ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği hâlinde bütün ortaklara ait olur. Ortaklık sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadıkça, bir ortağın alacaklıları, haklarını ancak o ortağın tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilirler. Ortaklar, birlikte veya bir temsilci aracılığı ile, bir üçüncü kişiye karşı, ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu olurlar.” şeklinde ve önceki kanun hükümlerine paralel şekilde düzenlenmiştir.Somut olayda; dava dilekçesi, davalı savunması ve tüm dosya kapsamından taraflar ile dava dışı ..., ... arasında adi ortaklık kurulduğu anlaşılmaktadır. Adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından bu tür davalarda dava açılırken husumet tüm ortaklara karşı yöneltilir. Dava dışı ... ve ...'da kurulan adi ortaklığın birer ortağıdır. Öyle olunca, mahkemece; dava dışı ortaklar ... ve ...'nun da davaya taraf olarak katılımı sağlanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; taraf teşkili sağlanmadan, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.Bozma sebebine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.