Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 20268 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 13977 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : ANKARA 2. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 11/06/2015NUMARASI : 2014/575-2015/541Taraflar arasındaki nafaka davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; davalı ile müvekkilinin anlaşmalı olarak boşandıklarını; tarafların müşterek çocuğunun velayetinin davalı anneye verildiğini ve çocuk için aylık 1.000 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini; boşanmadan sonra müvekkilinin mali sıkıntı içine girdiğini, kendisine ait işyerini kapatmak zorunda kaldığını belirterek; aylık 1.000 TL iştirak nafakasının 250,00 TL'ye indirilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müşterek çocuk için hükmedilen nafakanın protokol ile kararlaştırıldığını ve anlaşmalı boşanma üzerinden henüz 1 yıl dahi geçmediğini belirterek davanı reddini savunmuştur.Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, müşterek çocuk için takdir edilen 1.000 TL iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren aylık 500 TL'ye indirilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.Dava; iştirak nafakasının azaltılması talebine ilişkindir.Türk Medeni Kanununun 176/4 hükmü gereğince; tarafların mali durumlarının değişmesi ve hakkaniyetin gerektirdiği hallerde irat şeklinde hükmedilen nafakanın azaltılmasına karar verilebilir. Aynı yasanın 331. maddesi uyarınca durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler. Bu bağlamda; iradın azaltılması için ya tarafların mali durumunun değişmesi ya da hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekir. Nafaka iradı tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebilir. Sözleşenler eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa ve beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeyebaştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye hakimin müdahalesi gündeme gelir. O nedenle, işlem temelinin çökmesi veya tarafların mali durumlarının değişmesi irat şeklinde ödenmesine karar verilen nafakanın azaltılmasını gerektirebilir. Ancak sözleşmeyle kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın aradan çok az bir zaman geçtikten sonra indirilmesi isteminde bulunmak, hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arz edebilir.Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü protokolle üstlenen kişinin sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması ya da azaltılması yönünde talepte bulunması da iyi niyet, doğruluk; dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz. Çünkü kendi kusuru ile mali imkanlarını zorlayan tarafın TMK'nın 2. maddesinden yararlanması söz konusu olamaz. Somut olayda dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerden; tarafların 11.07.2013 günü kesinleşen karar ile "anlaşmalı olarak" boşandıkları; davacının 11.11.2013 tarihinde yeniden evlendiği; eldeki nafaka indirim davasını ise 28.04.2014 günü açtığı; taraflar hakkında yapılan sosyal ekonomik durum araştırmasına göre, davacın kombi teknik servisi olarak çalıştırdığı işyerini kapattığı belirtilmiş olmasına karşın tanık beyanlarına göre serbest olarak tesisat ve tamirat işleri yaptığı anlaşılmış olup, davalının ise özel bir şirkette çalıştığı, aylık 1.350 TL ücret aldığı ve aylık 800 TL kira ödediği tespit edilmiştir. Bu durumda; mahkemece, tarafların sosyal ekonomik durumları ile müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, genel ihtiyaçları ve anlaşmalı boşanma davasının sonuçlandığı tarih ile eldeki davanın açıldığı tarih arasında henüz bir yıllık sürenin dahi geçmemiş olduğu ve böylece uyarlama koşullarının bulunmadığı gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.