MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkili ile davalının 33 yıldır evli olduklarını, davalının, müvekkiline düğünde takılan ziynet eşyalarını ve terzilik yaparak biriktirdiği paralarla aldığı altınlarını alarak geri vermediğini ileri sürerek; 2,5 metre kordon, 2 adet gerdanlık, 9 çift bilezik, 2 adet akıtma ve nişan yüzüğünün aynen iadesini; mümkün olmaması halinde, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, 1.000TL' nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı asil, duruşmadaki beyanında; düğünde davacıya altın takılmadığını, evlilik birliği içerisinde davacının çalışmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davacı tanık beyanlarının duyuma dayalı olduğu, evde terzilik yaptığı beyan edilen davacının birikim yaparak altın almasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.Türk Medeni Kanunu'nun 6.maddesi hükmü uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür. İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı ispatlaması gerekir (HMK.md.190). İspat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.Somut olayda; davacı vekili, davacıya düğünde takılan ve davacının evlilik birliği içerisinde edindiği kişisel malı niteliğindeki altınları davalının alıp, iade etmediğini iddia etmiş; davalı taraf ise, altınların var olmadığını savunmuştur. Davacı taraf iddialarının ispatı için tanık deliline başvurmuş, mahkemece tanıkların beyanları alınmıştır. Dinlenen davacı tanığı, oğlu ... beyanında; dava konusu altınların evlilik birliği içerisinde davalı tarafından bozdurulduğuna ilişkin; davacı tanığı ... ise, düğünde takılan altınlara ilişkin görgüye dayalı beyanda bulunmuştur. Ancak, tanıklardan ..., 25 gram altın gerdanlığın evlenmeden önce, 40 gram gerdanlık, 2,5 m 120 gram kordon, 9 çift bilezik ve 2 adet akıtmanın ise evlilik birliği içerisinde davacının edindiğini beyan ederken, tanık ... ise 2,5 m kordon, 6 bilezik ve 1 adet (gramı belirtilmeyen) gerdanlığı davacının evlenmeden önce edindiğini beyan etmiştir.Davacının dinlettiği tanıklar somut ve görgüye dayalı beyanda bulunmuşlardır. Her ne kadar, mahkemece; tanık beyanlarının görgüye dayalı olmadığı gerekçesiyle, bu beyanlara itibar edilmediği belirtilmiş ise de; aksine inandırıcı delil ve olaylar mevcut olmadıkça asıl olan tanık beyanlarının doğru kabul edilmesidir. Öte yandan, davacı tanık beyanları arasında çelişki bulunmasına rağmen, mahkemece tanık beyanları arasındaki çelişkide giderilmemiştir.O halde, mahkemece; öncelikle, davacı tanık beyanları arasındaki çelişki giderilmeli ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sonucu, görgüye dayalı beyanların aksi ispatlanmadığı halde, objektif olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.