Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 20257 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 1296 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasında görülen eşya alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 10.06.2012 tarihinde evlendiklerini ve evlendikten kısa süre sonra aralarında anlaşmazlıklar yaşanmaya başladığını, davacı müvekkilinin 28.01.2013 tarihinde işi gereği bir toplantıya katılması sebebi ile davalının sorun çıkardığını ve müvekkiline bir daha eve gelmemesini söylediğini, tarafların o günden beri ayrı yaşadıklarını, müvekkilinin bir daha eve dönemediğini ve tüm çeyiz eşyaları ile düğünde takılan ziynet ve paraların davalıda kaldığını belirterek, müvekkiline ait çeyiz eşyaları ve düğünde takılan ziynetler ile 3.600 TL paranın aynen, bu mümkün olmadığı takdirde bedellerinin davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.Davacı vekili duruşma sırasındaki beyanlarında; dava konusu ev (çeyiz) eşyaları ile ziynet eşyalarına yönelik taleplerinden feragat ettiklerini, davaya yalnızca düğünde müvekkiline takılan 3.600 TL para alacağı yönünden devam etmek istediklerini belirtmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; evi sebepsiz olarak terk edenin davcı olduğunu, müvekkilinin ev (çeyiz) eşyaları ile ziynet eşyalarını iadeye hazır olduğunu ancak düğünde takılan 3.600 TL nakit paranın tarafların anlaşması ve ortak kararı ile düğün solunu ücretinin ödendiğini belirterek, davanın reddini savnmuştur.Mahkemece, tarafların anlaşarak düğünde takılan paralar ile salon kirasını ödedikleri ve bu kapsamda davacının böyle bir alacağının varlığını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Davacının temiz itirazlarının incelenmesinde; Yargıtay'ın yerleşik uygulamasına göre, evlenme sebebiyle kadına takılan ziynet ve diğer nakit para gibi düğün takıları kim tarafından takılmış olursa olsun kadın ait kişisel eşya sayılır karinesi kabul olunmaktadır. Bu nedenle ziynet eşyalarının, kadının isteği ve onayı ile iade edilmemek üzere verildiğini, bu eşyayı kadından alan kişi ispat etmelidir.Davalı tarafın cevap dilekçesinde düğünde takılan 3.600 TL nakit paranın ortak kararı ile salon kirasını ödemek için kullanıldığını beyan etmiştir. Şayet, bu takılar evlilik birliği içerisindeyken çeşitli ihtiyaçlar sebebi ile bozdurulup harcanmış ise kadına ait olan ve bozdurulan bu hediyelerin (paraların) bir daha istenmemek üzere kendisine verildiğini veya harcandığını ispat yükü MK'nun 6.madde hükmü gereğince davalıya aittir. Davalı koca her türlü delille tanınacak olan ispat külfeti yerine getirilmediği takdirde bunları aynen iade etmeli ve olmadığı takdirde bedelini davacıya ödemek zorundadır. Somut olayda, davacıya düğün hediyesi olarak 3.600 TL para takıldığı taraflar arasında çekişme konusu değildir. Buna karşın davalı taraf takılan bu paralar ile düğün salonu kirasının ödendiğini belirtmektedir. Dinlenen davalı tanıkları da, düğünde takılan paralar ile düğün salonu kirasının ödendiğini beyan etmiş olmalarına karşın, davalı koca, davacı kadının bu parayı bir daha kendisine iade edilmemek üzere kendi rızası ile verdiğini ispatlayamamıştır.Bu durumda mahkemece; düğünde hediye olarak takılan 3.600 TL para alacağı yönünden davacının iddiasının kanıtlandığı gözetilerek bu talep bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile istemin reddi doğru görülmemiştir.Davalının temyiz itirazlarının incelenmesinde ise; Kabule göre, konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen bir şey olan davalarda vekalet ücreti, nispi tarifeye göre hesaplanır. Davanın tamamen veya kısmen kazanılması ya da reddedilmesi halinde ise, nispi vekalet ücreti kabul ya da reddedilen müddeabihin değeri üzerinden hesaplanır.Somut olayda mahkemece davanın reddine karar verildiği ve davalı da kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği halde, reddedilen miktar üzerinden davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmemesi doğru görülmemiştir.Ayrıca, mahkemece, hüküm başlığında sehven, davacı vekilinin davalı vekili, davalı vekilinin de davacı vekili olarak yazılmış ise de bu durum mahallinde düzeltilebilecek maddi hata (yazım hatası) olarak değerlendirilmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.