Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2004 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 152 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; hissedarı olduğu kavaklık vasfındaki üzerinde yonca ekili alan, erik, elma ve söğüt ağaçlarının bulunduğu taşınmaza davalıya ait büyükbaş hayvanlarının girerek zarar verdiğini, davalıya zararın tazmini için başvurduğunu, ancak ödeme yapmayacağını belirttiğini, zarar hususunda delil tespiti yaptırdığını belirterek; 5.539,50 TL zarar ve 615,10 TL tespit masrafının yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkiline ait hayvanların zarar verdiği iddiasının soyut olduğunu, taşınmazın etrafının korumasız bulunduğunu, delil tespiti yaptıran ...'in dava konusu taşınmaza malik olmadığını, tespit yaptırma sıfatının bulunmadığını, tespitin yokluğunda yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davalıya ait hayvanların davacının taşınmazına girerek zarar verdiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile; 5.019,50 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, 818 sayılı BK.nun 56. maddesine (6098 sayılı TBK. nun 67. maddesine) dayalı hayvan bulunduranın sorumluluğuna ilişkin tazminat isteğine ilişkindir.BK.nun 56. (TBK 67) maddesinde öngörülen hayvan idare edenin (tutucusunun) sorumluluğu, özel bir sorumluluktur. Anılan madde hükmüne göre, hayvanın bakımını ve yönetimini üzerine alan kişi, hayvanı idare eden (TBK 67'de hayvan bulunduran) sıfatıyla bu hayvanın sebebiyet vermiş olduğu zararları ödeme yükümlülüğü altındadır.TMK'nın 6.maddesi hükmü uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan herbiri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde; gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.Dosyanın incelemesinde; davacı tarafından dava konusu taşınmaza davalıya ait hayvanların zarar verdiği iddia edilmiş, davalı tarafça iddianın soyut olduğu savunmasında bulunulmuştur.Keşif sırasında dinlenen mahalli bilirkişi ... beyanında; “Dava konusu yerin ...'e ait olduğunu, davacının taşınmazındaki ağaçların zarar gördüğünü, ancak bu zararın nasıl meydana geldiğini bilmediğini, ağaçların değerinin ne kadar olduğunu bilmediğini, dava konusu taşınmazın etrafının tamamının çitle çevrili olmadığını, çit olan yerlerden hayvanların geçemeyeceğini ancak açık yerlerden geçeceğini”,Tarafların ortak tanığı ... beyanında ise; “ davacı ve davalının komşuları olduğunu, davalının hayvancılıkla uğraştığını, kendisinin de hayvancılık yaptığını, hayvanların üst dişlerinin olmadığını, ağaçları kemiremeyeceklerini ancak başka şekilde zarar verebileceklerini, hayvanların dava konusu taşınmaza girdiklerini duymadığını ve görmediğini, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerin herkesin hayvancılıkla uğraştığı yer olduğunu, başkasının hayvanının da davacının ağaçlarına zarar verebileceğini” ifade etmiştir. Hal böyle olunca; mahkemece davacı tarafından davalıya ait hayvanların taşınmazına zarar verdiği iddiası ispatlanmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin yanılgılı değerlendirmesi sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.