Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19985 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 13152 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTaraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; tarafların evli olduğu dönemde davalının davacının işyerine gelerek kasaya geçtiğini, bu süre içerisinde kasadan yüklü miktarda parayı ailesine göndermek, gizli kasaya aktarmak ve saklamak suretiyle aldığını, çıkan tartışma sonrasında boşanma davası açıldığını, davacının iflasın eşiğine geldiğini, davalının bu şekilde şirket açacak servet sahibi olduğunu, iki yakını ile birlikte şirket kurduğunu, yurtdışı turlarına katılıp lüks hayat yaşadığını belirterek ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/547 esas 2014/96 karar sayılı ilamıyla hükmedilen 1.000,00 TL yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının işyerinden para alındığına ilişkin iddialarının mesnetsiz olduğunu, davalı tarafından kurulan şirketin banka kredileriyle borçlanılarak kurulduğunu, dosyaya ibraz edilen yurtdışı fotoğraflarının bir kısmının davalının memleketinde çektirdiği fotoğraflar olduğunu, banka kayıtları incelendiğinde davacının haksız ve kötüniyetli olarak davalının mağdur olmasını amaçladığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece; kolluk araştırmasında davalının zenginliğinin tespit edilemediğini, şirket ortaklığından kaynaklanan gelirinin belirlenemediğini, ancak şirket ortağı ve şirkette yönetici olması nedeniyle maddi durumunda iyileşme olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile yoksulluk nafakasının aylık 700,00 TL'ye indirilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava; yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkindir. TMK’nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda, ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.Dosyanın incelenmesinde; davalı hakkında yapılan kolluk araştırmasında aylık 1.000,00 TL geliri olduğu, 500,00 TL kira ödediği, ticaret sicili kayıtlarına göre şirkette ortaklık payı bulunduğu, davacının ise şirket ortaklığının bulunduğu, aylık 2.000,00 TL gelirinin olduğu, 1.000,00 TL kira ödediği, şirket adına kayıtlı bir aracın bulunduğu tespit edilmiştir.Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, ihtiyaçları ve harcamaları dikkate alındığında, yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları doğrultusunda davalı kadın hakkında hükmedilen yoksulluk nafakasında indirim yapılması gerekli ise de, davalı hakkında mahkemece yapılan indirimin az olması nedeniyle hakkaniyete uygun bulunmamıştır.O halde, mahkemece tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilip, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan denge durumu da dikkate alınarak, TMK'nun 4. maddesinde vurgulan hakkaniyet ilkesi gereğince nafaka miktarının daha fazla oranda indirilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle az oranda yoksulluk nafakasında indirime gidilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.