Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19675 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11269 - Esas Yıl 2015





ESAS NO : 2015/11269 KARAR NO : 2015/19675 MAHKEMESİ : BODRUM 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/12/2014NUMARASI : 2013/209-2014/563Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, dava dilekçesi ile; taraflar arasında 19/10/2009 tarihli sözleşmenin yapıldığını, üreticiden alınacak zeytinlerin davalının zeytinyağı fabrikasında sıkılması sonucu elde edilecek gelirin paylaşılacağını; davacının, davalıya 30.000.00.TL nakit para verdiğini, karşılığında 19/10/2009 düzenleme tarihli bonoyu davalıdan aldığını; daha sonra, 10.000.00.TL daha nakit para verdiğini, karşılığında da 05/01/2010 düzenleme tarihli bonoyu davalıdan aldığını; davalının, 40.000.00.TL'yi aldıktan sonra sözleşmeye uymadığını, dört zeytin sezonu geçtiğini, davacının verdiği paraların ödenmediğini, kar payı verilmediğini ileri sürerek; 40.000.00.TL'nin 23/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, cevap dilekçesi ile; davanın reddini istemiştir.Mahkemece; taraflar arasında adi ortaklık kurulduğu, davacının ödemelerini ortaklığa sermaye olarak verdiği, bonoların elde edilecek kâr payını teminen verildiği gerekçesi ile, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Bir davada ileri sürülen maddi olguları kanıtlamak taraflara, bu maddi olgulara dayalı olarak uyuşmazlığı nitelemek ve uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve uygulamak hakime ait bir görevdir.( HUMK 76 . ve HMK 33. maddesi )Taraflar arasında düzenlenen 19/10/2009 tarihli sözleşmede; zeytinyağı üretimi için üreticiden zeytin alınıp, davalıya ait zeytinyağı fabrikasında işleneceği, yağ elde edileceği, gelirin paylaşılacağı, davacının davalıya zeytin alımı için 30.000.00.TL verdiği, 19/10/2009 tarihli bononun alındığı, nakit gerekir ise 20.000.00.TL'yi aşmadan davacının temin edeceği, davacının ödediği nakit kadar hak sahibi olduğu düzenlenmiştir .Türk Borçlar Kanunu'nun 620. maddesinde; "Adi Ortaklık Sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşme" denilerek sözleşme unsuru açıkça belirtilmiştir.Ortaklar, ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere bir sözleşme etrafında birleşirler. Sözleşmenin kurulması için tarafların karşılıklı ve birbirlerine uygun irade beyanlarını açıklamaları gerekir. Adi ortaklık, ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere kurulur. Ortak amaçtan bahsedebilmek için, sözleşme ile ulaşılmak istenen hedefin bütün ortaklar için müşterek olması gerekir.TBK'nun 620. maddesinde; “ortak bir amaca erişmek üzere” ifadesiyle açıkça belirtilen ortak amaç unsuru, sözleşmenin temel unsurudur. Ortakların, ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelmeleri de yeterli değildir. Bu nedenle, ortakların ayrıca bu amacı gerçekleştirmek üzere çalışmalara katılmayı ve bu amaçla işbirliği yaparak birlikte çaba göstermeyi de taahhüt etmeleri ve bu hususta üzerlerine düşeni yapmaları gerekir. Yani ortaklar, ortak amacın gerçekleşmesi için eşit durumda gayret ve özen gösterme yükümlülüğü altındadırlar. Sözleşme de ortaklar için sermaye payı koyma yükümlülüğünün öngörülmüş olması, birlikte çaba gösterme yükümlülüğüne de yer verildiği anlamına gelmez. Bu unsurun sözleşmenin içeriğinde yer alması gerekir. (N.Barlas 38, O.H.Şener 117.sy)Diğer bir deyimle, taraflar arasındaki ilişkinin ortaklık olarak kabul edilebilmesi için sözleşme de, sözleşmeyi yapacak kişiler, sermaye payı, ortak amaç ve işbirliği unsurları bulunmalıdır.Taraflar arasında düzenlenen sözleşme; bu açıklamalar ışığında incelendiğinde; TBK.'nun 620. maddesinde tanımını bulan adi ortaklığın unsurları bulunmamaktadır. Bu nedenle, mahkemece taraflar arasındaki sözleşmenin adi ortaklık sözleşmesi olarak kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.Adi ortaklık sözleşmesini, sonuca katılmalı ödünç sözleşmesinden ayırmak oldukça güçtür. Sonuca katılmalı ödünçte; münferit tacire veya bir ticaret ortaklığına bir miktar ödünç verilir, faiz yerine işletmenin kârından pay alınır. Bu sözleşme niteliği gereği karma bir sözleşme değil, ödünç sözleşmesinin bir türüdür. Bu sözleşmeyi diğer ödünç sözleşmelerinden ayırt eden temel esaslardan ilki, amaç unsurudur. Yani, bu işlemde ödünç alan aldığı parayı işletmek, yani kâr getiren bir faaliyette kullanmakla yükümlüdür. Oysa, ödünçte böyle bir zorunluluk yoktur. İkinci farklılık ise, kârdan pay alma unsurudur. Yani, ödünç alan giriştiği faaliyetten elde ettiği kârın bir kısmını ödünç verene vermelidir.Sonuca katılmalı ödünç sözleşmesi ile adi ortaklığı özellikle müşterek amaç unsuru birbirinden ayırt eder. Sonuca katılmalı ödünçte ( hatta kara katılmalı hizmet sözleşmesinde de ) müşterek amaç takip edilmemesi önemli bir ayırt edici unsurdur. Gerçekten de ödünç veren şahsi bir amacı, yani kendi sermayesine iyi bir geliri amaçlamakta, yoksa taraflar müşterek bir amaç takip etmemektedirler.Bundan başka, sonuca katılmalı ödünç ile adi ortaklığı birbirinden ayırmada bazı emareler de söz konusudur. Bunlardan en önemlisi, hukuksal ilişkiye nakti edimi ile katılan kişinin zarara katılıp katılmamasıdır. Şayet, bir zarara katılma söz konusu ise, adi ortaklık, aksi takdirde sonuca katılmalı ödünç sözleşmesinin varlığından sözedilir. Bilhassa, paranın geri alınması bir ayni veya şahsi teminat ile temin edilmiş ise; sonuca katılmalı, ödünç sözleşmesinin varlığından daha da emin olmak gerekir.Adi ortaklıkta, ortakların ortaklık işlerini denetlemesi ve yönetmesi söz konusu olur. Denetleme ve yönetme özellikle affectio societatis (ortak amaç için çalışma) ile yakın bağlantı içerisindedir. Oysa, sonuca katılmalı ödünç sözleşmesinde; ödünç verenin, yönetme ve denetleme yetkisi kural olarak bulunmaz.Ancak, ödünç verene denetleme yetkisi tanınması, sonuca katılmalı ödünç sözleşmesinin hukuksal yapısına ters düşmez. Bu nedenle, sadece denetleme yetkisi tanınan hallerde, bu yetki sınırı ise sonuca katılmalı, ödünç sözleşmesinin varlığı düşünülebilir. Buna karşılık denetleme yetkisi geniş ise ve özellikle bu yetki yanında yönetim yetkisi de tanınmış ise, bu durumda adi ortaklık lehine bir belirtiden söz edilebilir.Keza, ilişkinin sona ermesinin tabi olduğu rejimde taraflar arasındaki ilişkinin niteliğinin belirlenmesinde önemli olabilir. Özellikle nakit ile katılanın ölümünün ilişkiyi sona erdirmesi, fesih hakkının tanınması ve sair şekillerde kişiliğin ön plana çıkması da adi ortaklığın varlığına delalet eder. (Adi Ortaklık,Doç.Dr.Oruç Hami Şener, Ankara, 2008, sayfa ;122-125 )Somut olayda, düzenlenen sözleşmede zarara katılma söz konusu olmadığı gibi, ödünç verilen para da verilen bonolar ile temin edilmiştir. Diğer deyiş ile, bu olayda, sonuca katılmalı bir ödünç sözleşmesi söz konusudur. Ayrıca, anılan sözleşmede, adi ortaklığın zorunlu unsuru olan müşterek amaç ve affectio societatis(ortak amaç için çalışma) unsurları da yoktur.Mahkemece yapılacak iş; 19/10/2009 tarihli sözleşme hükümlerine göre, davacının talebinin değerlendirilmesi, varsa alacağın uzman bilirkişi kurulundan Yargıtay denetimine uygun rapor alınarak belirlenmesi ve sonucuna uygun bir karar verilmesinden ibarettir. Hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.