Y A R G I T A Y İ L A M IİNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : KEŞAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/03/2014NUMARASI : 2013/263-2014/60Taraflar arasındaki taviz bedelinin istirdadı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; K.. ilçesi, İ..C.. Mahallesi 13 ada ..... yer alan taşınmaz üzerine 25.12.1999 tarihinde işlenen vakıf şerhi nedeniyle davacıların ödediği taviz bedelinin yersiz alındığını ileri sürerek 3.528 TL taviz bedelinin ödeme tarihinden itibaren faiziyle birlikte istirdadını talep etmiştir.Davalı taraf yargılamaya katılmamış, cevap dilekçesi sunmamıştır.Mahkemece; vakıf şerhinin tapu kaydına 25.12.1995 tarihinde işlendiği, taşınmazın 02.06.1978 tarihinde kesinleşen kadastro tutanaklarında herhangi bir vakıf şerhi bulunmadığı, Kadastro Kanunun 12/3.maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süreden sonra konulduğu, böylece tapu kayıt maliki davacı yararına tamamlanmış bir hukuksal durum doğduğu ve 5304 sayılı yasanın 11.maddesindeki değişiklik hükmünün geçmişe etkili uygulanmasının hukuken mümkün olmadığı; idarenin de tek taraflı irade ile bu hakkı tesis etme yetkisi bulunmadığı, vakıf şerhinin yolsuz olduğu gerekçe gösterilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmü davalı vekili temyiz etmektedir.02.04.2004 tarih 2003/1-2004/1 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında vakıf şerhinin tapu sicilinden silinmesi ya da tapu siciline yazılmasına ilişkin istemleri içeren davalarda 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12.maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması gerektiği kabul edilmiş ise de; daha sonra 03.03.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 11.maddesi ile tapu kayıtlarında icareteyn veya mukataalı olduğuna dair vakıf şerhi bulunan taşınmazlarda 12/3 madde hükmünün uygulanmayacağı değişikliği yapılmıştır. Her ne kadar, kanunlar geçmişe etkili olarak uygulanamazlar ise de, 20.02.2008 gün ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 18.maddesinde farklı bir düzenleme getirilmiş ve bu yeni düzenlemenin devam etmekte olan davaları da kapsayacak şekilde geçmişe etkili olacağı geçici 5.maddede belirtilmiştir.Geçici 5.madde ve 18.madde ile vakıf şerhleri ile ilgili olarak diğer kanunlarda yeralan zamanaşımı ve hak düşürücü sürelere ilişkin hükümlerin uygulanamayacağı ve bu düzenlemenin devam etmekte olan davalara dahi uygulanacak şekilde geçmişe yürütüleceği değişikliği yapılmıştır. Bu değişiklik taviz bedelinin alınmasına dayanak oluşturan vakıf şerhinin hukuka aykırı şekilde konulduğu iddiasına dayalı olarak açılmış ve ödenen taviz bedelinin istirdadı istemini içeren davalarıda kapsamaktadır (HGK 16.07.2008 tarih, 2008/3-498 E.-2008/497 K. Sayılı kararı). Buna göre, mahkemenin vakıf türüne göre tavize tabi olup olmaması yönünden araştırma ve inceleme yapması gerekir. Zira, gayri sahih vakıflar yönünden taviz bedeli isteminin hukuksal bir dayanağı yoktur. Taviz bedeli istenebilmesi yerleşmiş yargı kararlarına göre ilgili vakfın sahih vakıf olması koşuluna bağlıdır.O halde, mahkemece yapılacak iş; kök tapu kaydı ve belgeleri ile vakfiye örneğinin birlikte getirtilip tarafların delilleri de toplanarak keşif de yapılmak suretiyle bilirkişi tarafından şerhe konu vakfın sahih vakıflardan olup olmadığı saptanmalı, gayri sahih vakıf olduğunun tespiti halinde yazılı şekilde davanın kabulüne, aksi halde ise davanın reddine karar verilmelidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.