MAHKEMESİ : KEŞAN 2. ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİTARİHİ : 02/09/2014NUMARASI : 2013/249-2014/378Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; davalının işletmeciliğini yaptığı Y. Restaurant'a ortak olmak için tarafların 17.06.2010 tarihinde anlaştıklarını, müvekkilinin 44.300 TL nakit parayı davalıya verdiğini, sözlü anlaşma gereği, davalının işyeri ruhsatına müvekkilin ismini yazdırarak yeni ruhsat alacağını, müvekkilinin işyerinde aşçı olarak çalışacağı, hesapları davalının tutacağı, gelirin eşit şekilde paylaştırılacağının kararlaştırıldığı, ancak davalının ortak ruhsat çıkarmadığını, gelir ve gider bilgisi vermediği, işyeri gelirlerini paylaşmadığını, müvekkilini işyerinden kovduğunu belirterek, ortaklık sermayesi olarak davalıya verdiği 44.300 TL ile 17.06.2010 ila 08.09.2010 tarihlerinde elde edilen karın %50' sinin ortaklığın sona erdiği 08.09.2010 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının temerrüde düşürülmediğini, yazılı ortaklık sözleşmesi bulunmadığını, davanın senetle ispatı gerektiğini, davacı tarafından takip başlatılan 30.000 TL'nin davalı tarafından ödenmekte olduğunu, takiple 30.000 TL talep edildiği halde sonradan 44.300 TL talep edilmesinin iyiniyetli olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davanın ispatlanamadığından reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak;Borçlar Kanunu hükümlerine göre adi ortaklık sözleşmelerinin yazılı şekilde yapılması şekil şartı olmayıp ispat koşulu yönünden değerlendirme yapılmalıdır. Davacı ve davalı gerçek kişilerin 17.06.2010 başlangıç tarihli adi ortaklık konusunda anlaştıkları sabit olup, yapılan ortaklık sözleşmesi üzerinde bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık taraflar arasında düzenlenen ortaklık sözleşmesinin sona erdirilmesi nedeniyle, sözleşme süresince kar payının tahsil edilemediği iddiasına ilişkindir. 04.06.1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hakimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir (HUMK.nun madde 76, HMK madde 33). Somut olayda, davacı ve davalı gerçek kişiler arasında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde (818 sayılı BK.nun 520 ve devamı maddelerinde) düzenlenen adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu konusunda uyuşmazlık yoktur. Davacının 17.06.2010 ila 08.09.2010 tarihleri arasında, kar payı karşılığı ortaklığa konu işyerinde çalıştığı tanık beyanı ile sabittir. Bilirkişi raporunda, davacının çalıştığı sürenin kısa olması ve ortaklığa konu işletmenin, 2. sınıf tacir işletmesi olup, bilanço, mizan, yevmiye defteri, gelir tablosu tutmadığı, ancak 1 yılın sonunda kar ve zarara ilişkin hesaplamanın yapılabileceği, 1 yıl içerisinde belli bir dönem karının hesaplanmasının muhasebe tekniği açısından mümkün olmadığı tespit edilmiştir. Mahkemece, yargılama sırasında bilgisine başvurulan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verildiği anlaşılmaktadır. Rapor düzenleyen bilirkişinin restaurant işi konusunda uzman olmadığı, bu nedenle bilirkişi olarak dinlenemeyeceği kuşkusuzdur. Uzman bilirkişi tarafından, davalının ödemesi gereken kar payının denetime elverişli bir şekilde hesaplanması gerekmektedir.O halde, mahkemece, yönetici ortak olan davalının ortaklık defterlerine itiraz etmemesi nedeniyle restaurant iş ve işletmesinden anlayan bir bilirkişiden alınacak rapor ile ortaklığın sermayesi, konumu, vasfı, devam süresi, iş durumu ve benzer işletmelerin gelir ve giderleri gözönünde tutularak, ortaklığa ait işletmenin gelir ve giderleri tespit edilerek, davacı hissesine düşen kar payı miktarının tahsiline karar verilmesi gerekirken, konusunda uzman olmayan bilirkişiden alınan rapor doğrultusunda yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.