Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19476 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11274 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : BİRECİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/11/2014NUMARASI : 2013/718-2014/642Taraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili ve davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 1993 yılında evlendiklerini, evliliklerinden Fuday, Mihraç ve Gamze isimli üç reşit olmayan çocuklarının bulunduğunu, davalının uzun zamandır ailesinin ihtiyaçlarını karşılamadığını, ailesini ihmal ettiğini, davacıyı yıldırmak için sorunlar yarattığını, hakaret ettiğini, şiddet uyguladığını, çocuklarıyla birlikte evden kovduğunu, davacının çocuklarıyla birlikte Birecik'e yerleştiğini, ihtiyaçlarını karşılayamadığını belirterek dava tarihinden geriye doğru 1 yıllık süreden başlamak üzere davacı eş için aylık 400,00 TL, müşterek üç çocuk için ayrı ayrı 200,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmesini talep etmiştir.Davalı duruşmadaki beyanında; davacının gereği gibi annelik yapmadığını ve davayı kabul etmediğini beyan etmiştir.Mahkemece; davacı eşin ayrı yaşamakta haklı olmaması ve müşterek çocuk Fuday'ın karar tarihinde reşit olması nedeniyle davacı eş ve müşterek çocuk Fuday yönünden davanın reddine, müşterek çocukları Mihraç ve Gamze yönünden ise ayrı ayrı aylık 200,00 TL tedbir nafakasına karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. A) Davacı vekilinin, eş M.. S.. yönünden talep edilen tedbir nafakasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;4721 sayılı TMK'nın 195.maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilir. Hakim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır.Aynı yasanın, 197.maddesine göre de; Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetime ilişkin önlemleri alır.Davada; davacı için, ayrı yaşamda haklılık iddiasına dayalı olarak, tedbir nafakası istenmektedir. Buna göre, davacının ayrı yaşamada, haklı olup olmadığının araştırılması ve “ayrı yaşamada haklılık” olgusunun kanıtlanması gerekir. Dosya içeriği ve tanık beyanına göre, tarafların 26/11/1993 tarihinde evlendikleri, ayrı yaşadıkları, birlikte yaşadıkları dönemde de davalının eşine ve çocuklarına maddi yardım sağlamadığı, komşuların yardımları ile davacı ve çocukların geçimlerini devam ettirdiği, davalının müşterek çocuğa davacının yakasından düşmesini söylediği anlaşılmaktadır. Buna göre, davalının iradesi ayrı yaşamın devam etmesi, evlilik birliğinin yeniden kurulmaması yönündedir. Ayrıca evlilik birliğinin giderlerine katılmadığı da görülmektedir. Davalının belirtilen davranışları ve beyanları karşısında davacının ayrı yaşamakta haklı olduğunun kabulü gerekir.O halde, mahkemece yukarıda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda davacı eşin geçimi için gerekli, davalının geliri ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun nafakaya hükmedilmesi gerekirken, yazılı ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.B) Davacı vekilinin müşterek çocuk Fuday yönünden talep edilen tedbir nafakasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hakim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır". Yine, TMK'nın 327.maddesinin 1.fıkrasında; "Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır". Aynı kanunun 328/1.maddesinde "Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder". 329/1.maddesinde de "Küçüğe fiilen bakan ana veya baba diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir" hükümlerine yer verilmiştir.Çocuk yönünden tedbir nafakasına hükmedilebilmesi için ayrı yaşamda haklılık olgusu aranmaz. Çocuk kimin yanındaysa ve çocuğa kim bakıyorsa, karşı taraftan çocuk lehine tedbir nafakası isteyebilir. Zira; çocuklar yönünden çocuğun fiilen kimin yanında kaldığı önemlidir.Dosyanın incelenmesinde; müşterek çocuk Fuday'ın 05/10/1996 doğumlu olduğu, davanın ise 24/12/2013 tarihinde açıldığı, mahkemece karar tarihi itibariyle reşit olduğu gerekçesiyle nafaka talebinin reddine karar verildiği görülmektedir.28/11/1956 tarih ve 15 E.-15 K.sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili niteliğinde olup, davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade eder. O halde; dava tarihi itibariyle müşterek çocuk Fuday'ın reşit olmadığı ve davacı annenin yanında kaldığı belirlenmekle; nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı ve ihtiyaçları, tarafların tespit edilen sosyal ekonomik durumları göz önünde bulundurularak, müşterek çocuk lehine hakkaniyete uygun bir miktar nafakaya hükmolunması gerekirken, yazılı şekilde, karar tarihinde reşit olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.C) Davacı vekilinin nafaka başlangıcına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297.maddesi (HUMK.388.md), hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yükletilen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında; açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesini emredici kural olarak getirmiştir. Somut olay bakımından, müşterek çocuklar Mihraç ve Gamze yönünden tedbir nafakasına hükmedildiği, ancak nafakanın hangi tarihten itibaren başlayacağının hüküm kısmında yer almadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi28/11/1956 tarih ve 15 E.-15 K.sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili niteliğinde olup, davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade eder. Hal böyle olunca; dava tarihinden itibaren nafakaya hükmedilmesi gerekirken nafakanın başlangıç (geçerlilik) tarihinin karar yerinde gösterilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.