MAHKEMESİ : KAĞIZMAN ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTARİHİ : 25/11/2014NUMARASI : 2013/225-2014/344Taraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı dilekçesi ile özetle; davalı olan eşi ile 5 yıldan beri evli olduklarını, davalının kendisini ve oğlunu kovarak "ben sizi istemiyorum, kafamı dinlemek istiyorum" diyerek babasının evine gönderdiğini, babasının evine geldikten sonra davalının bir kadınla birlikte olduğunu onunla gayri resmi olarak karı-koca hayatı yaşadıklarını öğrendiğini, eşinin kendisine sahip çıkmadığını kendisini çocuğuyla terk ettiğini, hiçbir şekilde arayıp sormadığını, herhangi bir ihtiyaçlarını karşılamadığını, daha önce de kendisini dövdüğünü, kendisine sinkaflı sözlerle küfürler ettiğini, davalının evlerinin hiçbir giderini karşılamadığını, Aile birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini iddia ederek kendisi için aylık 700 TL, çocuğu için aylık 300 TL olmak üzere toplam 1000 TL nafakanın davalıdan alınarak kendisine verilmesini, ayrıca nafakanın her yıl enflasyon oranında arttırılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesi ile; davacının iddiaların tamamen gerçek dışı ve uydurma olduğunu, davacıyı 20.07.2013 tarihinde kızkardeşinin düğünü için çocuğuyla birlikte gönderdiğini, davacı ile evlendiklerinde aileler arasında hiç bir sorun olmadığını, muhtarlık seçimlerinden sonra aileleri tarafından cinayet işlendiğini ve davacı tarafın aileleriyle kan düşmanlıklarının olduğunu, davacının daha önce de ailesine gittiğini tekrar döndüğünü ancak bu son gidişlerinde ailesinin göndermediğini ve kendisine karşı nafaka davası açtığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; somut olayda taraf tanıklarının da beyanda bulunduğu üzere, taraflar arasındaki evlilik birlikteliğine ait herhangi bir problem olduğunun ispatlanamadığı, davacı yanın tanığı olarak dinlenilen babası Sülhettin Demir'in beyanıyla da sabit olduğu üzere tarafların aileleri arasında sonradan husumet ortaya çıkmış, bu husumet nedeniyle cinayetler işlenmiş olduğu, aileler arasında gelişen ve kendileriyle ilgisi olmayan husumetten dolayı davacının ortak hayatı terk ettiği, evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri yerine getirmediği, birlikte yaşamaktan kaçındığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.TMK. 186/3.maddesi uyarınca; eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar. Yasanın 195.maddesine göre de; evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebilirler. Aynı yasanın 197.maddesine göre de; eşlerden biri ortak hayat sebebi ile kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Bu durumda, hâkim eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya ilişkin önlemi alır.Somut olayda mahkemece; tanık beyanlarına göre taraflar arasındaki evlilik birlikteliğine ait herhangi bir problem olduğunun ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de davacının tanıklarından özellikle amcası olan N.. D..'in talimatla alınan ifadesinde ''... bir keresinde davalı kendisi beni aradı, tartışmışlar, yeğeninizi alıp götürün dedi, gittiğimizde çantasını hazırlamış olduğunu gördüm, yeğenimi döverken görmedim ama evlerine gittiğimde yeğenim dövülmüştü, saçları yolunmuş sokakta duruyordu, eşimle birlikte aralarını yapmaya, barıştırmaya çalıştık, davalı evine geri döndü ama daha sonra davacıyı gelip seni alacağım diyerek babasının yanına gönderdi ama almaya gelmedi, davalı ile davacı 8 aydır ayrı yaşıyorlar...''şeklinde beyanda bulunduğu, dolayısıyla davacı kadının eşinden şiddet gördüğü ve davalı tarafından baba evine bırakıldığı anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece; davacının, tanık beyanı ile ayrı yaşamada haklılığını ispat ettiği kabul edilerek, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve hakkaniyete göre davacı lehine uygun bir miktar nafakaya hükmedilmesi gerekirken, yukarıdaki gerekçe ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.