Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19213 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9995 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : MAÇKA ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTARİHİ : 12/05/2015NUMARASI : 2014/151-2015/167Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı dava dilekçesinde; davalı ile Maçka Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.06.2012 tarih, 2005/119 Esas ve 2012/148 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, Mahkemece davalı lehine aylık 700 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, yoksulluk nafakasının fahiş olup, kendisini ekonomik açıdan sıkıntıya soktuğunu, ayrıca nafakanın takdir edildiği tarihten sonra davalıya murisi babasından daireler kaldığını ve davalının yetim aylığı almaya başladığını belirterek, varolan yoksulluk nafakasının hakkaniyet ölçüleri, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, yaşları dikkate alınarak öncelikle kaldırılmasını, mümkün olmadığı takdirde azaltılarak 300 TL olarak takdirini talep ve dava etmiştir.Davalı cevap dilekçesinde; davacının iddialarının asılsız olduğunu, kendisine babasından daire kalmadığını, davacının mali durumunun iyi olduğunu, bu nedenle davanın reddini istemiştir.Mahkemece; boşanma davasından sonra tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında nafakanın kaldırmasını gerektirir bir değişiklik bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.TMK.'nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını veya indirilmesini istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.Somut olayda; dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının müftülükte memur olarak çalıştığı, 1600,00 TL maaşının olduğu, davalının ise, 272.50 TL yetim aylığı aldığı ve babasından kalan taşınmazdan 150 TL kira geliri elde ettiği anlaşılmaktadır.Nafaka alacaklısı kadının aldığı 272.50 TL yetim aylığı ve 150 TL kira geliri; yukarıda belirtilen zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılaması beklenemez. Başka bir anlatımla, davalının eline geçen toplam gelir miktarı, onu yoksulluktan kurtaracak mahiyette değildir.Davalının, 272.50 TL yetim aylığı ve 150 TL kira geliri elde etmesi, nafakanın kaldırılmasına değil, azaltılmasına etki edecek olgulardandır.O halde, mahkemece yapılacak iş; tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilip, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan denge durumu da dikkate alınarak, davalının yoksulluğunun ortadan kalkmadığı kabul edilerek, nafakanın(çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince) TMK'nın 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi gereğince, nafakanın uygun bir miktarda indirilmesine karar vermek olmalıdır.Yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.