MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; davacı ile davalı diş doktorunun davacıya protez diş yapımı hususunda anlaştıklarını, davalının davacıya çene kemiklerinin zayıf olduğu gerekçesiyle sabit implant yapılamayacağı, ancak dört adet alt çeneye, iki adet üst çeneye çıkma protez yapacağını belirttiğini, tedavi sonrasında yapılan protezlerin kısmen tutmadığını ve iptal olduğunu, kalan kısmın ise davacıya sürekli ağrı verdiğini ve son olarak davacı tarafından kullanılamadığını, davalıya uyguladığı tedaviye karşılık olarak toplam 6.350 TL ödeme yaptığını, davalının yanlış tedavi uyguladığını ve aldığı bedeli de iade etmediğini, bu nedenle davalı hakkında icra takibi yapıldığını, davalının takibe itiraz etmesi nedeniyle takibin durduğunu belirterek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; tüketici mahkemesinin görevli olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, esas yönünden ise; davacıya atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığını, davacının beş adet implant yapımı için 1.500 TL ödediğini, her ne kadar davacı adına 6.350 TL'lik fatura kesilmiş ise de faturalardan 4.850 TL'sini ....'nın ödediğini, davalının davacıya tedavi ile ilgili tüm riskleri anlattığını, davacıya önce dört adet alt çeneye iki adet de üst çeneye implant yapıldığını, alt çenedeki implantlardan biri tutmayınca yeniden alt çeneye bir implant daha yapıldığını, o da tutmayınca altta üç üstte iki implant bulunmakta olup total protezle bağlandığını, davacının davalının yaptığı implant ve protezlerle yemek yiyerek iş ve işlemlerini gördüğünü savunarak, davanın reddi ile %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.Mahkemece; alınan 28.05.2014 tarihli adli tıp kurumu raporu, 11.02.2014 tarihli bilirkişi raporu ve dosya kapsamından davalı tarafından yapılan tedavide implantın tutmamasının herhangi bir tıbbi kusur ya da ihmali izafe edilemeyen komplikasyon olarak nitelendirildiği ve dolayısıyla hekime kusur izafe edilemeyeceği gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Taraflar arasındaki sözleşmeye göre davacının diş tedavi ve protezlerinin yapımı öngörülmüştür. Burada sözleşme yapılmasının nedeni belli bir sonucun (eserin) ortaya çıkmasıdır. Eser, yüklenicinin sanat ve becerisini gerektiren, bir emek sarfı ile gerçekleştirilen sonuçtur. O halde taraflar arasındaki ilişki BK.nun 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşme ilişkisidir (TBK 470 vd.).Yüklenicinin eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmesi davalı yüklenicinin hem sadakat hem de özen borcunu kapsar. Bu kural gereğince, yüklenici iş sahibinin yararına olan şeyleri yapmak ve zararına olan şeylerden kaçınmak zorundadır. İş sahibi ortaya çıkacak eserde belli niteliklerin bulunmasını arzu eder. Meydana getirilen eserin iş sahibinin beklentisini karşılamaması halinde sözleşmedeki yarar dengesi iş sahibi aleyhine bozulur. Bu bakımdan eserin fen ve sanat kurallarına uygun, iş sahibinin beklentilerini karşılar özelliği taşıması gerekir. Aksi halde eserin ayıplı olduğu kabul edilir. Yüklenici meydana getirdiği eserde ortaya çıkan ayıp ve eksikliklerden ayıba karşı tekeffül borcu gereğince sorumludur.Yüklenici hangi yöntemi kullanırsa kullansın işin ayıpsız olarak ortaya çıkması gerekir. Davalının eser sözleşmesinin gereği olarak bu işi davacının beklentilerine cevap verecek şekilde fen ve sanat kurallarına uygun yapmak zorundadır.Somut olayda; davacı yapılan implantların usulüne uygun olarak yapılmadığını ve bu nedenle bunları kullanamadığını iddia etmektedir. Alınan 11.02.2014 tarihli diş hekimi bilirkişisinin raporu ve Adli Tıp Kurumu 2.İhtisas Dairesi'nin 28.05.2014 tarihli raporunda yüklenici olan davalı diş hekimine herhangi bir kusur izafe edilemeyeceği açıklanmış, ancak yapılan işin ayıplı olup olmadığı ve söz konusu implantların kullanılabilecek durumda olup olmadığı araştırılmamıştır. Mahkemece bu konuda inceleme yapılarak yüklenici olan davalı diş hekimi tarafından yapılan işin kabul edilebilir nitelikte olup olmadığı tespit edilmeli, iş ayıplı ancak kabul edilebilir nitelikte ise bu nedenle iş bedelinden indirim yapılması gerektiği; iş ayıplı ancak kabul edilebilir nitelikte değilse bedel iadesi gerektiği hususu gözetilerek değerlendirme yapılmalıdır.Hal böyle olunca mahkemece; Üniversitelerin Diş Hekimliği Fakültelerinde görevli davaya konu tedavi konusunda uzman öğretim görevlisi doktorlardan bilirkişi heyeti oluşturularak, davacının da bizzat klinik muayene için hazır bulunması sağlanmak sureti ile eserin ayıplı olup olmadığı hususunda yukarıda ifade edilen açıklamalar gözetilmek suretiyle taraf ve Yargıtay denetimine açık, hüküm vermeye elverişli bilirkişi raporu aldırılarak, sonucuna göre var ise maddi tazminatın kapsamı da belirlenerek toplanacak deliller uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.