Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 18822 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 22013 - Esas Yıl 2014





Y A R G I T A Y İ L A M IİNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : İZMİR(KAPATILAN) 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 19/06/2014NUMARASI : 2012/154-2014/181Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesi ile; taraflar arasında 11.11.2009 tarihli bir ortaklık sözleşmesi kurulduğu, bu sözleşmeye göre davacının ofisinin olduğu yerde davalıya bir irtibat ofisi tahsis edilerek davacı şirketin, davalı şirketin İzmir ve Ege bölgesinde gireceği ihalelerde teminat ve masraflara yönelik %50 katkı sağlayacağı ve bunun karşılığında da davacı müvekkiline davalı tarafın almış olduğu işlerden elde edeceği kârın %50 oranında payını vermeyi kabul ettiğini, %50 payın hak edişler alınmasından ve masrafların düşülmesinden sonraki net kâr üzerinden yapılacağının öngörüldüğü, buna göre davalı şirketin İzmirde almış olduğu dört ayrı güvenlik ihalesi işine yönelik aracılık yaptığını, belirtilen dört adet sözleşme ile davalı şirketin toplam hak ediş tutarının 434.859,57 TL olduğunu, ancak masraflar (personel maaşları, SGK ödemeleri vs.) düşüldükten sonra net kârın 100.000,00 TL olduğunu, bu itibarla şimdilik 45.000,00 TL aracılık sözleşmelerinden elde edilen kâr payı ile 5.000,00TL kira alacağının ihtarname tebliğ tarihi olan 20.04.2011 tarihinden itibaren davalıdan reeskont faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; öncelikle yetkili mahkemenin Kadıköy Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, esas yönünden ise taraflar arasında 11.11.2009 tarihli iş ortaklık sözleşmesi olduğunu, bu sözleşmenin her iki tarafa karşılıklı borç ve yükümlülükler getirdiğini, sözleşmeye göre davacı tarafın bedele hak kazanabilmesi için girilen ihalelerdeki teminat, şartname masraflarına %50 katkı sağlamasının gerekli olduğunu, davacının bu koşulu yerine getirmediğini, dolayısıyla kendi edimini yerine getirmeyen davacının kâr payı alacağının da gerçekleşmeyeceğini, ayrıca davacı tarafın belirtmiş olduğu ihalelerin bir kısmının iş ortaklığından önce yapıldığını, bir kısmında ise davacının aracılık veya rolünün olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, 20.485,66 TL'nin 25.04.2011 tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazla istemlerin kanıtlanamadığından reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Dava; taraflar arasında imzalan 11.11.2009 tarihli adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.Mahkemece alınan 22.11.2012 tarihli ilk bilirkişi raporunda; davacı tarafın davalı taraftan alacağı olan miktarın 4.641,40 TL olduğu, 16.04.2013 tarihli ikinci raporda ise 13.574,85 TL olduğu tespit edilmiş, bunun üzerine mahkemece raporlar arası çelişkiyi gidermek amacıyla ek rapor alınmış ise de, bu rapor yine ilk raporu hazırlayan bilirkişi tarafından hazırlanmış ve bunun doğal sonucu yine 22.11.2012 tarihli ilk rapor gibi davacının alacağının 4.641,40 TL olduğu belirtilmiştir. Tüm bu raporlardan sonra mahkemece dosya yine ilk raporu hazırlayan bilirkişiye verilerek; davacının sözü edilen dört aracılık hizmetinden yalnızca ikisi olan Ü... K... Y....K.... ile SS. E... K.... G..... E... K... Y... K.... davalıya vermiş olduğu güvenlik sözleşmesinden doğan bir alacak olup olmadığının belirlenmesi amacıyla dosya yeniden 22.11.2012 tarihli raporu hazırlayan bilirkişiye tevdi edilmiş, bu kez bu iki iş nedeni ile yapılan tüm masrafların gözetilip düşülmesi sonucunda davaya konu dört işten yalnızca ikisinin göz önünde bulundurulmasına rağmen, önceki raporlardan tamamen farklı olarak davacının toplam 20.485,66 TL kâr bedeli alacağı olduğu, davacının diğer alacak kalemlerini ispat edemediği yönünde tespit yapılmıştır.Kural olarak, bilirkişi raporları arasında çelişki varsa hakim çelişkiyi gidermeden karar veremez. (HMK 266.md vd.)Somut olayda, mahkemece raporlar arasındaki çelişki giderilmeden eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.O halde mahkemece; aralarında davaya konu güvenlik hizmeti konusunda uzman bir bilirkişinin de bulunduğu, daha önceki bilirkişilerden farklı, üç kişilik yeni bir bilirkişi kuruluna, tüm belgeleri ve önceki raporları incelettirip, çelişkileri de giderecek nitelikte rapor hazırlanması sağlandıktan sonra hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm tesis edilmelidir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince taraflar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.