MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki adi ortaklığın giderilmesi ve paylaştırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; davacı ile davalıların murisleri olan ...'in kardeş olduklarını, taraflar arasında bir parfümeri mağazasının işletilmesine ilişkin olarak ½ hissenin de dava dışı ...'e ait olduğu bir adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu ve bu ortaklığa ilişkin olarak davacı ile davalıların murisi arasında 29.06.1989 tarihli ''adi ortaklık sözleşmesi'' başlıklı sözleşmenin yapıldığını, dava dışı ...'in ise sonrasında ½ hissesini ortaklığa devrederek ortaklık ilişkisinden ayrıldığını, son haliyle davacı ve davalıların murisinin 1/2'şer hisse maliki olduklarını, taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesinde ortaklık süresinin 10 yıl olarak belirtildiğini, 10 yılın sonunda ise tarafların rızası ile ortaklık süresinin uzatılabileceğinin belirtildiğini, tarafların 10 yılın sonunda ortaklığı devam ettirdiklerini ve ortaklığı örtülü irade ile sürdürdüklerini, böylece ortaklığın BK. madde 640 uyarınca belirsiz süreli ortaklığa dönüştüğünü, davalıların murisinin 23.01.2013 tarihinde vefat ettiğini, taraflar arasındaki 1989 tarihli adi ortaklık sözleşmesinde mirasçılarla ortaklığın devam edeceğine dair bir hüküm bulunmadığını, bu nedenle taraflar arasındaki ortaklığın ölüm ile sona erdiğini, davacının davalılara ihtarnameler keşide ederek ortaklığın tasfiyesi ve ortaklığın paylaştırılması talebinde bulunduğunu belirterek, davalıların murisi ... ile davacı arasındaki adi ortaklığın ölüm sebebiyle fesih ve tasfiyesine, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere adi ortaklığın ve bu ortaklık sırasında elde edilen menkul ve gayrımenkul malların ve gelirlerin ve nakdi alacakların ½ hissesinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında 1989 yılında kurulduğu iddia edilen ortaklık ilişkisini kabul etmediklerini, nitekim 1976 yılında davalıların murisi ile dava dışı ... arasında bir ortaklık ilişkisi kurulduğunu, 1989 tarihli sözleşmedeki imzanın da davalıların murisine ait olup olmadığını bilmediklerini, davacının sadece kardeşi olan davalıların murisine maddi destekte bulunduğunu, ... ile davalıların murisinin aralarındaki ortaklık ilişkisine 1996 yılında son verdiklerini, yine davacının taleplerinin BK'nun 127/4 maddesine göre de zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davacı ile davalıların murisi arasında yapılan 29.06.1989 tarihli adi ortaklık sözleşmesinin 10 yıl süreli olduğu, bu sürenin 29.06.1999 tarihinde dolduğu, bu tarihten sonra ortaklığın uzatıldığına dair davacı tarafın herhangi bir kanıt ibraz edemediği, davacının ortaklık ile ilgili tüm talep ve dava haklarının bu tarihten sonra 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve zamanaşımı süresinin de dolduğu gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava; adi ortaklıktan kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.TBK.nun 147/4 maddesi gereğince; bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasında açılmış bulunan davalar hakkında beş yıllık zamanaşımı uygulanır. (BK. m. 126/4) Sözleşmeden doğan alacaklarda zamanaşımı alacağın muaccel olduğu tarihten başlar.(TBK. m. 149) Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hâllerde, zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar (TBK m.149/2)Adi ortaklıkta; ortağın alacağını isteme hakkı, ortaklığın son bulduğu tarihte doğar ve borç muaccel hale gelir. Zamanaşımı süresi de bu tarihten itibaren işlemeye başlar. Somut olayda; dosya kapsamında yer alan 14.06.2002 tarihli yoklama fişi incelendiğinde ilgili belgenin ''... Ort.'' şeklinde düzenlendiği, davalıların murisi olan ...'in ölümünden sonra tutulan 08.03.2013 tarihli yoklama fişinde de adi ortaklıktan bahsedildiğine göre bu hususların araştırılması, ortaklık ilişkisinin 1999 yılından sonra devam edip etmediğinin belirlenmesi,devam ettiğinin anlaşılması halinde ise ortaklığın davalıların murisi olan ...'in ölümüne kadar devam ettiği kabul edilerek işin esasına girilmesi gerektiği dikkate alınmalıdır.Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak ilgili yoklama fişlerine ilişkin araştırma yapılarak taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinin devam edip etmediğinin belirlenmesi, devam ettiğinin anlaşılması halinde ise ortaklığın murisin ölüm tarihine kadar devam ettiği kabul edilerek, işin esasına girilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.