Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 18808 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11219 - Esas Yıl 2015





İNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : SAKARYA 2. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 23/12/2014NUMARASI : 2013/690-2014/959Taraflar arasındaki eşya alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesi ile; tarafların görücü usulü ile evlendiklerini, müvekkilinin eşinden beklediği değeri görmediğini, davalının her fırsatta kavga çıkarttığını, son tartışmada davalının müvekkiline evden gitmesini istediğini, müvekkilinin kabul etmemesi üzerine davalının annesini aradığını ve evden ayrıldığını, düğünde takılan 120 gr bilezik, 44 çeyrek altın, 1 yarım altın, 2 Cumhuriyet altını, 1 ata lira, 250 Dolar parayı müvekkiline ait olduğu halde davalının yanına alarak götürdüğünü iddia ederek, bu takıların aynen müvekkiline iadesini mümkün olmadığı takdirde fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000 TL'nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; aleyhine açılan davadaki iddiaların tamamının gerçek dışı ve mahkemeyi yanıltmaya yönelik olduğunu, düğünde takılan altınların tümünün davacının ailesinin Eskişehir'deki evinde olduğunu, ayrıca dava dilekçesinde talep edilen altınlar, düğünde takılanlardan çok fazla olduğunu, düğünde takılan 6 adet bileziğin toplam gram ağırlığı 78 gram olduğunu, ayrıca 23 tane çeyrek altın, 1 tane de Cumhuriyet altını takıldığını, bunun haricinde bir hediye takılmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; ziynet eşyalarının aksine bir anlaşma yoksa kadına ait sayıldığının anlaşıldığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.Davacı kadın, dava konusu edilen ziynet eşyasının davalı tarafından götürüldüğünü ileri sürmüş, davalı koca ise davacı kadının ailesinin evinde olduğunu savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü davacı kadındadır.Her ne kadar; davacı kadının dinlettiği, görgüye dayalı tanık beyanları ile davaya konu ziynet eşyalarının bir kısmının davalı tarafından götürüldüğünü ispat etmiş ise de; davalı cevap dilekçesinde düğünde davacının talep ettiği kadar ziynet eşyasının takılmadığını savunmuş ve davacı da dava dilekçesinde talep ettiği kadar ziynet eşyası olduğunu ispat edememiştir.O halde, mahkemece yapılacak iş; davalının, davacıya düğünde takıldığını beyan ettiği ziynetleri tespit ederek, bunlar yönünden davanın kısmen kabulüne karar vermektir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.