İNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/09/2013NUMARASI : 2012/555-2013/530Taraflar arasındaki ecrimisil-alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın reddine ilişkin karar kesinleşmekle yeniden karar verilmesine yer olmadığına, birleşen alacak davasının kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacı(karşı davalı) vekili ve davalı(karşı davacı) vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 17/11/2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davacı-karşı davalı vekili Av. S... V... geldi. Karşı taraf davalı-karşı davacı vekili Av. F.. B.. geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile davalının kardeş olduklarını, dava konusu 457 nolu parselde 130/4296'şar payları bulunduğunu, payları karşılığı kendilerine bırakılan yerde 3 katlı bina yaptıklarını, ancak; tamamını davalının kullandığını beyanla, fazlaya dair hakkı saklı kalmak üzere 6.000 TL ecrimisilin ihtar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı cevabında; dava konusu yerin davacı tarafından kendisine haricen satıldığını, tapu iptali-tescil davası açtığını, resmi şekil şartı yokluğundan reddedildiğini beyanla dava konusu yerde hapis hakkı bulunduğundan davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, müşterek binada zemin kat için davacı payına düşen (1/2) 4.219 TL ecrimisilin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. Hükmün taraflarca temyizi üzerine, Dairemizin, 21.06.2007 gün ve 2007/10174 E.2007/10732 K.sayılı ilamı ile; "Davalı temyizi yönünden;... davalı, taşınmazı kardeşi olan davacıdan haricen satın aldığını, bedelin ödenmediğini iddia ettiğine göre, bu husus üzerinde durularak bu konudaki delilleri toplanmalı, değerlendirilmeli ve sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru değildir. Davacı temyizi yönünden; ticari amaçla kullanılan ve kiraya verilen (bu şekilde hukuksal semere getiren) ortak yerler için intifadan men koşulu aranmaz. Davacı ortak binada zemin ile 1 ve 2.katlar için ecrimisil istemiş olmakla; davalının da zemin katı kiraya verip, 1.katı işyeri olarak (ticari amaçlı) kendisinin kullandığı, 2.katı da işçilere kiraya verdiği dosya kapsamından anlaşıldığından bu hususlar üzerinde durulmadan 1 ve 2.kat ile ilgili herhangi bir açıklama yapılmaksızın davanın sadece zemin kata ilişkin olarak hesaplanan ecrimisil yönünden kısmen kabulü doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur.Mahkemece, bozmaya uyulmuş, yeniden yapılan yargılama sırasında; davalı Ş.. D.., Pendik 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/286 E.sayılı dava dosyasında; ecrimisile konu binadaki davacı hissesini haricen satın aldığını, denkleştirici adalet ilkeleri gereğince taşınmazın bugünkü rayiç bedeli olan 150.000 TL'nin yasal faizi ile ödenmesi gerektiğini ileri sürerek; alacak davası açmış, iş bu dava dosyası ile birleştirilmiştir.Mahkemece; satış bedeli iade edilinceye kadar, davalının ecrimisil ödeme yükümlülüğü bulunmadığından ecrimisil istemi yönünden, davacının davasının reddine karar verilmiş; Birleşen dava yönünden ise, "davalının (k.davacının) sözleşme nedeniyle davalı tarafa ödediği bedelin sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde ve denkleştirici adalet hükümleri gözetilerek tahsili mümkündür. Karşı davada bu yönlü talep mevcut olup, bilirkişi kurulunca tespit edilen miktardan ecrimisil miktarının indirilmesi ile bulunan rakamın tahsiline karar verilmesi gerekir." gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Dairemizin, 06.12.2011 gün ve 2011/136544E. 2011/19706K.sayılı ilamı ile;".....birleşen dava yönünden; mahkemece, birlirkişice hesaplanan alacak miktarından tespit edilen ecrimisil bedeli indirilerek bulunan rakamın tahsiline karar verilmiştir. Oysa, asıl davadaki ecrimisil talebi Yargıtay bozmasında işaret edildiği gibi "davalının alacağını tahsil edinceye kadar ecrimisil ödeme yükümlülüğü bulunmadığı gerekçesiyle" reddedilmiş bulunmaktadır.O halde, hesaplanan alacak miktarından tespit edilen ecrimisil bedelinin düşürülmüş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir." gerekçesi ile bozulmuş, söz konusu karara karşı taraflarca kararın düzeltilmesi talep edilmiş, Dairemizin 12.04.2012 gün ve 2012/6669E 2012/9988K sayılı ilamı ile " Dava konusu olayda, her ne kadar geçersiz satış nedeniyle iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi ilkesi benimsenmiş ve bu konuda bilirkişinin görüşüne başvurulmuş ise de; mahkemenin hükmüne esas aldığı raporu düzenleyen bilirkişi Avukat ve İnşaat Mühendisi olup, bu konuda uzman olmadığından, raporuna itibar edilemez. O halde, mahkemece bu konuda uzman hesap bilirkişinin görüşüne başvurularak yeniden rapor alınarak sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Ne var ki; hükmün bu nedenle de bozulması gerekirken, bu hususun zuhulen gözden kaçtığı anlaşılmakla davalı (karşı davacının) karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 06.12.2011gün ve 2011/13654 Esas- 2011/19706 Karar sayılı bozma ilamına az yukarıda açıklanan yönlerin de ilave edilmek suretiyle hükmün bozulmasına" karar verilmiştir. Bozma ilamına uyan mahkemece, alacak miktarının tespiti için uzman bilirkişiden alınan 18.12.2012 tarihli rapora göre, davalı tarafça davacıya ödenen 2.500,000 TL'nin güncelenmiş değerinin 55.117,72 TL olduğu, davalı veklinin itirazı üzerine alınan ek rapora göre ise 184.802,11 TL olduğu, raporlar arasındaki çelişki nedeniyle dosyanın yeni bilirkişiye tevdii edildiği, alınan en son bilirkişi raporuna göre ise, güncelleştirilmiş değerin 62.811,00 TL olduğu, son raporun bozma öncesi alınan rapor ve bozma sonrası alınan ilk rapor ile benzer olduğu, bu durumda ilk raporu doğrulayan son rapora üstünlük tanımak gerektiği gerekçesiyle davacı-karşı davalının davasının reddine ilişkin karar kesinleşmekle yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davalı-karşı davacının davasının KISMEN KABULÜ ile 62.811,00.TL.nin karşı dava tarihi 11/07/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı (k.davalı) vekilinin bütün, davalı (k.davacı) vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.Geçersiz sözleşmelere göre verilenlerin iadesi sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri istenir. Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının haklı (geçerli) bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalması (zenginleşmesi) demektir. Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının sebebi zarar değil, alacaklının (davacının) mal varlığında meydana gelen eksilmedir. Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talep edilebilmesi için borçlunun mal varlığında bir başkasının aleyhine olarak bir zenginleşme meydana gelmeli, zenginleşme ve zenginleştirici olay arasında illiyet bağı bulunmalı ve zenginleşme haklı bir sebebe dayanmamalıdır.Geçersiz sözleşme gereğince, diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "Denkleştirici Adalet" düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, bedelin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Denkleştirici adalet ilkesi gereğince güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut veriler tek tek uygulanarak ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.Bu amaçla, çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle, azalan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs. ortalamaları alınmak suretiyle, ulaşacağı alım gücü yukarıda açıklanan ilke ve esaslar altında ve bu konuda uzman bilirkişi kurulundan nedenlerini açıklayıcı, taraf, hakim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmesi gerekirken Türkiye'de rayici bulunan yabancı paralara en yüksek banka faizi ortalamasına, T.C.Merkez Bankasının ihraç ettiği iç borçlanma senetlerine, Cumhuriyet altınına yatırılması konumuna, DİE-TÜİK'nin toptan eşya üretici fiyat ve tüketici fiyat indeksleri ile arttırılması hallerinde vardığı tutarların ortalamalarının alındığı rapor doğrultusunda hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı-karşı davacı için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davacı- karşı davalı H.. D..'den alınıp davalı-karşı davacı Ş.. D..'e verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.