Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1822 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 21255 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : MİLAS SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/05/2011NUMARASI : 2009/710-2011/702Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalı M.. M.. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili, dava dilekçesi ile; orman yangını nedeni ile kurum zararının oluştuğunu, fazlaya ilişkin hakların saklı olduğunu belirterek, 4.279.04 TL'nin olay tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar M.. Ö.., M.. M.. ve Ö.. A.. vekili, sunduğu cevap dilekçesinde; davanın reddini istemiştir . Mahkemece, ........... Müh. Taah ve Ticaret sorumluları ve yetkilisi M.. M..- Ö.. A.. ve M.. Ö.. ile M. E. yetkilisi M.. O.. yönünden açılan davanın reddine, Davalı ........... Elk. Dağıtım A.Ş yönünden davanın KISMEN KABULU ile 2.398,50 TL ağaçlandırma gideri, 1.879,13 TL yangın söndürme gideri olmak üzere toplam 4.277,63 TL maddi tazminat alacağının olay tarihi olan 01.10.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve ........... Elk. Dağıtım A.Ş vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak; elektrik enerjisi dağıtım hattından kaynaklanan yangın nedeniyle, orman idaresinin uğradığı maddi zararın tazminine ilişkin inceleme ve değerlendirmenin yapılması, bunun için de tarafların hukuki sorumluluklarının belirlenmesi gerekecektir. Davalı şirket, bölgede elektrik enerjisinin dağıtımını yerine getirmektedir. Bu faaliyet, varlığı ve niteliği itibariyle bir tehlike ve dolayısı ile zarar ihtimali taşıdığından, davalı şirketin sorumluluğu, bir sebep sorumluluğu olan kusursuz (objektif) sorumluluktur. Bu sorumluluk türü tehlike sorumluluğu olarak da isimlendirilmekte olup, sorumluluk türlerinin en ağırını oluşturur. Burada tehlikeli nesne veya işletme ile gerçekleşen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması sorumluluk için gerekli olup hareket unsurunu haksız fiilin sonuç unsuruyla birlikte değerlendirmek gerekir ( Doç. Dr. A. Akartepe TBK. Haksız fiilden doğan borç ilişkileri - Porf Dr. Pierre Tercier sorumluluk hukuku S. Özdemir çevirisi. 1983 Sh. 12-14 ). Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira, bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığı çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, gene çoğu zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple, sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından, bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır(Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1991 Baskı Cilt 2 sf: 14-15). Ne var ki, zararın kapsamını tayinde davacı idarenin kusurunun olup olmadığının da araştırılıp, tartışılması gerekmektedir. Davacının durumu kusursuz sorumlulukta zararın artmasına sebebiyet verirse kusur ve indirim oranını belirlemek gerekir.Bu bağlamda, davacının sorumluluğunun tayini gerekecektir. 6831 sayılı Orman Kanununun 75.maddesinde; "Orman idaresi yangınları önlemek maksadiyle en çok beş yılda tahakkuk ettirilecek bir plan ve program dahilinde yangın emniyet yolları ve yangın kule ve kulübeleri yapmak ve bunları idare merkezlerine telli ve telsiz telefonla bağlamakla mükellef olduğu gibi yangın tehlikesinin fazla olduğu mıntakalarda yangın mevsimine munhasır olmak üzere lüzum gördüğü yerlerde ve yeter miktarda yangın söndürme alet ve malzemesini havi motorlu vasıtalarla teçhiz ve takviye edilmiş yangın ekipleri bulundurur. (Ek: 24/5/2000 - 4569/1 md.) Orman yangınlarını önleme ve orman yangınlarıyla mücadele harcamaları için Orman Genel Müdürlüğü Katma Bütçesine yeterli miktarda ödenek konulur."hükmüne yer verilmiştir.Bu bağlamda, durum değerlendirildiğinde; ormanları, yangınlara karşı korumak, davacı idarenin bizatihi asli görevidir. Bu nedenle, çıkan yangını en kısa sürede söndürmek, zararın büyümesini önlemek için her türlü tedbiri almak ve gereğini yapmak da idarenin görevidir.Somut olayda, mahkemece; elektrik mühendisi bilirkişi görüşü alınmaksızın, orman yüksek mühendisi ve hukukçu olan bilirkişilerin hazırladığı bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm oluşturulduğu, anılan nedenle dosyaya sunulan raporların hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.HMK.nun 266 ve devamı maddeleri gereğince, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınması gerekir. Ancak, bilirkişi seçimi yapılırken düşüncesine başvurulacak kişi veya kişilerin özel ve teknik bilgilerinin yeterli olup olmadığı üzerinde durulması gerekir.Aynı ilkeler, HUMK.nun 275. ve devamı maddelerinde de düzenlenmiştir.Mahkemece, yapılacak iş; elektrik mühendisi ve orman mühendislerinden oluşacak bir bilirkişi kuruluna, anıldığı gibi, davacının varsa bölüşük kusurunu da aydınlatacak şekilde, bilimsel verilere uygun, denetlenebilir nitelikte bilirkişi raporu hazırlatmak ve bu rapor ışığında sonucuna uygun bir karar vermektir. Diğer bir deyişle, elektrik mühendisi bulunmaksızın hazırlanan bilirkişi raporuna itibar edilerek, davacının olası bölüşük kusuru da değerlendirilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.