Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 18218 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 5541 - Esas Yıl 2015





Y A R G I T A Y İ L A M IİNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : AYDIN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/11/2014NUMARASI : 2012/371-2014/547Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalı A.. AŞ. vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 17.11.2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davalı A.. E.. A.Ş. vekili Av.S.. A.. P.. ve davalı D.. P.. Ü..İ..E..N.. S.. Ve T.. L.. Ş.. Av.M.. Ş. geldi. Karşı taraf davacı vekili Av.G.. T.. geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; orman içersinden geçen izinsiz enerji nakil hattının yangına neden olduğunu, orman alanının yangından zarar gördüğünü belirterek toplam 153.319,75 TL.idari zararın davalılardan 02/09/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş,18/02/2014 tarihli dilekçesi ile talep sonucunu artırarak 230.724,30 TL.ye çıkartıp ıslah etmiştir.Davalı A.. A.Ş. Vekili cevap dilekçesinde;Dava konusu orman yangınının çıkmasında müvekkili şirketin kusur yada sorumluluğu bulunmadığını,bu yönden Cumhuriyet başsavcılığınca personeli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, tahmin ve varsayımlara dayalı tutanaklar ile kendilerinin sorumlu tutulamayacağını müvekkilinin enerji nakil hatlarının peryodik bakımlarının yapılarak özel yükümlülüğünü yerine getirdiğini, ayrıca olay tarihi itibariyle elektrik şebekelerinin bakım ve kontrolü ile arıza onarım işlerinden aralarında anahtar teslim sözleşme imzalanan diğer davalı D.. L.. Ş..'nin sorumlu bulunduğunu, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Diğer davalı D.. ..Limited Şirketi vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davacı Genel Müdürlük sorumluluk sahasındaki bölgede 02/09/2011 tarihinde meydana gelen orman yangını nedeniyle bilirkişi raporlarında belirtildiği üzere ağaçlandırma bedeli, akaryakıt gideri, arazöz gideri, uçakg ideri, holikopter gideri, dozer g ideri, yangınla mücadele primleri olmak üzere idare tarafından 153.319,75 TL.harcama yapıldığı, söz konusu yangının bilirkişi kurulu raporunda belirtildiği üzere davalı şirketlerin sorumluluğu altındaki elektrik direklerinden meydana gelen kopma sonucunda cer kuvvetinin diğer tarafa çekmesi ile telin düşmesi ve ark yapması sonucu kuru otların yanması ile başladığı, hatların tam kopma aralığındaki iki direk arası mesafenin doğru planlanmamış ve tasarımlanmamış olması dikkate alınsa dahi esas kopmanın hatalı tasarımdan değil dış fiziki müdahaleden meydana geldiğinin anlaşıldığı, hatların tesisi-bakımı ve işletmesinden davalı A.. A.Ş. ile bu şirketle bölgede mevcut elektrik tesislerinin yapımı, bakım ve onarımı yönünden aralarında sözleşme bulunan diğer davalı D.. A.Ş.nin açtığı Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yöneltmeliği Hükümleri gereği sorumlu bulundukları, bu kapsamda, oluşan zarardan her iki davalının müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, ancak davanın başlangıcında davacı tarafça yangın nedeniyle yapılan giderler kalem kalem belirtilmek süretiyle belirlenebilir alacak tutarı üzerinden dava açıldığı, HMK.nun 107.Maddesi gereği davanın belirsiz alacak olarak açıldığının belirtilmediği gibi dava değerininde açıklandığı üzere davacı tarafça hesaplanabilir nitelikte olduğu, fazlaya dair haklarında saklı tutulmadığı anlaşıldığından davacı tarafın bilirkişi raporu kapsamında talep belirsiz alacak niteliğinde olduğu gerekçesi ile ıslah edildiği belirtilmesine rağmen açıklanan gerekçelerle ıslah talebinin yerinde olmadığı ve ıslah ile artırılan kısım yönünden talebin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın ıslah ile artırılan kısmı yönünden reddine,Davanın dava dilekçesinde belirtilen miktar yönünden kabulü ile, 153.319,75 TL.nin olay tarihi olan 02/09/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin bütün, davalılar vekillerinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.Dava; elektrik enerjisi dağıtım hattından kaynaklanan yangın nedeniyle, orman idaresinin uğradığı maddi zararın tazminine ilişkindir.Davalı şirket, bölgede elektrik enerjisinin dağıtımını yerine getirmektedir. Bu faaliyet, varlığı ve niteliği itibariyle bir tehlike ve dolayısı ile zarar ihtimali taşıdığından, davalı şirketin sorumluluğu, bir sebep sorumluluğu olan kusursuz (objektif) sorumluluktur. Bu sorumluluk türü tehlike sorumluluğu olarak da isimlendirilmekte olup, sorumluluk türlerinin en ağırını oluşturur. Burada tehlikeli nesne veya işletme ile gerçekleşen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması sorumluluk için yeterlidir.Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığı çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, gene çoğu zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından, bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır(Prof. Dr. F.. E.., Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1991 Baskı Cilt 2 sf: 14-15).Kusursuz sorumluluğu gerektiren nedenler, teknik gelişmeler ve kusurun yetersizliği olarak açıklanabilecektir. Şöyle kiKusursuz sorumluluk, endüstri devrimiyle birlikte ortaya çıkan teknik buluşların, makineleşmenin ve karmaşık sosyal ilişkilerin biçimlendirdiği toplum ve uygarlığın zorunlu kıldığı bir sorumluluk türüdür. Kusursuz sorumluluk, her şeyin makineleştiği, işbölümü ve ekonomik birimlerin geniş ölçüde organize olduğu gelişmiş sanayi toplumunun bir ürünüdür. Oysa kusur sorumluluğu, küçük ekonomik birimlerin hâkim olduğu makineleşmenin tam gelişmediği, toplum yapısının tarım ve küçük sanayiye dayandığı, bireyci ve liberal düşüncenin etkin bulunduğu toplumlarda görülen bir sorumluluk türüdür. Kusursuz sorumluluğunun kabulü, kusur sorumluluğunu öngören liberal hukuk devletinden, adalet ve hakkaniyet ilkesine dayanan sosyal hukuk devletine geçişin ve sosyal gelişmenin bir sonucudur.Ulaşım, enerji ve üretim araçlarında kullanılan büyük makinelerin, teknik araç ve gereçlerin, yeni kimyasal ve biyolojik buluşların karmaşık bir biçim verdiği modern toplumda, kusuru, sorumluluğun kurucu unsuru olarak görmek, bir çok nedenlerle doyurucu olmaktan uzaktır. Gerçekten, her şeyden önce, bu kadar karmaşık teknik bir süreç ve sosyal ilişki ağı içinde gerçekleşen zararlarda kusurun rolü, ya çok azalmış, ya da hiç kalmamıştır. Gerçekten, çalışanlar ve çevre için büyük tehlike arzeden makineler, enerji kaynaklan, ulaşım araçları ve diğer şeyler arasında, zararlı sonucun sebebi olarak insan davranışının rol ve katkısını tespit etmek imkânı, fiilen ortadan kalkmıştır. Zira bu karmaşık mekanik şartlar, sosyal ilişkiler içinde kusurlu bir davranışın bulunup bulunmadığını, kimin kusurlu bir davranışta bulunduğunu belirlemek mümkün değildir. Kaldı ki, bu kadar tehlikeli araç ve gereçler içinde insan davranışının zararın sebebi olabilme ihtimali, diğer teknik ve mekanik sebeplerle kıyaslanamayacak derecede küçük ve önemsizdir. Zira günümüzde enerji kaynakları, ulaşım araçları ve üretimde kullanılan makineler, o derece hızlı, karmaşık ve büyük boyutlar kazanmıştır ki, artık, gerekli her türlü tedbir alınsa bile, zararın doğumunu önlemek çoğu zaman imkânsız hale gelmiştir. Çevre için tehlike arzeden bu kaynaklar karşısında, zarara uğramak adeta kaçınılmaz bir hal almıştır. Ancak, "tehlikeli" diye toplumun bu araç ve gereçlerden vazgeçmesi de mümkün değildir. Bu nedenle, tehlikeli faaliyette bulunan kimseler, bunlardan yarar sağladıkları için, sebep oldukları zararı da gidermek zorundadırlar.Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; yangının, davalı şirkete ait olan, enerji nakil hattındaki tellerden çıkan kıvılcım sonucu meydana geldiği; dolayısıyla davalı şirketin faaliyeti ile ortaya çıkan zarar arasında illiyet bağının bulunduğu, ancak zararın belirlenmesi için davalı yanında davacının yangının nitelik ve niceliği itibariyle almakta bulunduğu tedbirlerin alınıp alınmadığı ve yangının büyümemesi için sorumluluk halinin değerlendirilmesi gerekir.Ne var ki, zararın kapsamını tayinde davacı idarenin kusurunun olup olmadığının da araştırılıp, tartışılması gerekmektedir. Davalının durumu kusursuz sorumlulukta zararın artmasına sebebiyet verirse kusur oranının belirlenmesinde indirim sebebinin oranını belirlemek hakserlik ve denkserlik kuralının bir sonucu olarak ortaya çıkacaktır.Bu bağlamda şimdi de davacının sorumluluğunun tayini gerekecektir.3234 sayılı, Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun'un 2/a maddesine göre “Orman kaynaklarını; ekolojik, ekonomik ve sosyo-kültürel faydalarını dikkate alarak, bitki ve hayvan varlığı ile birlikte, ekosistem bütünlüğü içinde idare etmek, katılımcı ve çok amaçlı şekilde planlamak, usulsüz müdahalelere, tabii afetlere, yangınlara karşı korumak, muhtelif zararlıları ile mücadele etmek ve ettirmek, ormancılık karantina hizmetlerini yürütmek, geliştirmek, orman alanlarını ve ormanlara ilişkin hizmetleri artırmak, ormanları imar ve ıslah etmek, silvikültürel bakımını ve gençleştirmesini sağlamak” Genel Müdürlüğün asli görevi olarak sayılmıştır. Aynı yasanın 2/b maddesinde “Ormanların mülkiyeti ile ilgili iş ve işlemlerini, kadastrosunu, izin ve irtifak işlerini yürütmek de” görevleri arasındadır. Maddenin alt bentlerinde de diğer görev ve hizmetler sıralanmış bulunmaktadır.Buna paralel olarak, 6831 sayılı Orman Kanununun 75.maddesinde "Orman idaresi yangınları önlemek maksadıyle en çok beş yılda tahakkuk ettirilecek bir plan ve program dahilinde yangın emniyet yolları ve yangın kule ve kulübeleri yapmak ve bunları idare merkezlerine telli ve telsiz telefonla bağlamakla mükellef olduğu gibi yangın tehlikesinin fazla olduğu mıntakalarda yangın mevsimine munhasır olmak üzere lüzum gördüğü yerlerde ve yeter miktarda yangın söndürme alet ve malzemesini havi motorlu vasıtalarla teçhiz ve takviye edilmiş yangın ekipleri bulundurur. (Ek: 24/5/2000 - 4569/1 md.) Orman yangınlarını önleme ve orman yangınlarıyla mücadele harcamaları için Orman Genel Müdürlüğü Katma Bütçesine yeterli miktarda ödenek konulur."hükmüne yer verilmiştir.Bu bağlamda, durum değerlendirildiğinde; ormanları, yangınlara karşı korumak, davacı idarenin bizatihi asli görevidir. Bu nedenle, çıkan yangını en kısa sürede söndürmek, zararın büyümesini önlemek için her türlü tedbiri almak ve gereğini yapmak da idarenin görevidir. Bundan ayrı, yukarıda açıklanan yasa hükmünde ifade edildiği gibi, orman köylülerinin tarım yapma ve geçimlerini bu şekilde temin etme zorunluluğu gözetilerek, bu yönde ormanların dizayn edilmesi ve gerekli tedbirin alınması da davacı kurumun görevlerindendir.T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü Ege Ormanclık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Araştırma Bültenindeki büyük orman yangınlarının meteorolojik veriler ışığında incelenmesine ilişkin bilimsel çalışmasında;1985 ila 2006 yıllan arasında Türkiye'de çıkmış 46 adet büyük orman yangını öncelikle meteorolojik veriler daha sonra topografik kriterler ve yangın mücadelesi açısından incelenerek bu büyük yangınların davranışları arasında benzerlik olup olmadığı, hangi meteorolojik koşullarda oluştukları ve yangın ortalama ilerleme hızlarına ait bilgiler üretmek amaçlanmış.Sorgulama esnasında yangın davranışları incelenirken elde edilen yangın koordinatları Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Araştırma ve Bilgi İşlem Daire Başkanlığınca yangının olduğu gün grid değerinden; yangın başlama koordinatına ve başlama saatine en yakın noktadaki ilgili değeri (MSLP sıcaklık, rüzgar ve nem değerleri) tespit edilmiştir. Yangınların değerlendirilmesi için (topografik) kombine haritalar oluşturulmuştur. Yangınlara ait uydu görüntüleri de alınmış ve yangın başlama noktası ve ilerleme yönüne ve ilerleme zamanına göre yangının ortasından geçen Yangın Orta İlerleme Hattının enine kesiti, yükseklikleri ve eğimi hesaplanarak yangının kapladığı gerçek alanlar sayısallaştırılmıştır.Değişik faktörler açısından büyük orman yangınlarının genel kritiği incelemeye alınan 46 büyük orman yangını hakkında elde edilen veriler aşağıdaki başlıklar altında özetlenmiştir.Başlama saatlerine bakıldığında gün içerisinde nispi nemin en düşük, sıcaklığın da en yüksek olduğu öğle saatlerinde çıkması bilenen teorileri desteklemektedir. Ancak söz konusu saatlerde esen kuvvetli rüzgar ve rüzgar yönüne bakıldığında deniz yönünden gelen nemli hava kütlesinin sıcaklığının, bölgenin ekstrem sıcaklıkları kadar yüksek olmadığı görülmektedir. Yani büyüyen orman yangınlarında belirleyici birincil etmenin rüzgar hızı ve yönü, sonra nispi nem ve yüksek sıcaklık olduğu ortaya çıkmıştır.Rüzgar hızı açısından 3,0 m/sn ile 8,8 m/sn arasında esen rüzgarların büyük orman yangını oluşturabildikleri gözlenmiştir. Tüm yangınların ortalama rüzgar hızı değeri de 5,7 m/sn' dir. Rüzgar şiddetinin yanı sıra büyük orman yangınlarının sık sık çıktığı bölgelerdeki hakim rüzgar yönleri de mutlak surette dikkate alınmak suretiyle yangın mücadele planları bu yönde oluşturulmalıdır.Yüksek sıcaklık açısından 28,9°C ila 36,4°C dereceler arasında en çok büyük orman yangını oluşturabildikleri gözlenmiştir. Tüm yangınlar için ortalama yüksek sıcaklık değeride 32,7°C'dir.Nispi nem açısından büyük yangın tehlike endeksinin % 16 ile % 32 bağıl nem değerleri arasında en çok çıkmakta olduğu ve büyük orman yangını oluşturabildikleri gözlenmiştir. Tüm yangınlarda ortalama nispi nem değeri de % 28,07'dir. Bu çalışmada % 41 ila % 57 bağıl nem oranlarında da büyük orman yangınlarının çıkmış olduğu gözlenmiştir.Eğim açısından yangın tehlike endeksinin % 8 ile % 35 arasında eğim değerleri arasında oldukları ve büyük orman yangını oluşturabildikleri gözlenmiştir. Ortalama eğim değeri de (tüm yangınlar ortalaması) % 17'dir.Yangın çıkış tarihlerine göre büyük orman yangınlarının incelenmesi sonucu ülkemizde çıkan büyük orman yangınlarının % 77,20'si Temmuz-Ağustos aylarında çıkmış bulunmaktadır ve en kritik sezon olarak bu iki ayda çok dikkatli önlemler alınmalıdır.Sahile yakın bölgelerde çıkan büyük orman yangınları (ada ve yarımada yangınları): İncelenen tüm büyük yangınların % 61,42'sinin deniz etkisine açık ormanlık bölgelerde meydana geldiği gözlenmiştir. Bu denizsel etkili yangınların denize mesafeleri 5­15 km arasındadır.Karasal kökenli büyük orman yangınları (iç kesimlerde çıkan): İncelenen tüm büyük yangınların % 38,57'sinin deniz etkisine uzak karasal ormanlık bölgelerde meydana geldiği gözlenmiştir. Bu karasal etkili yangınların her ne kadar denizden uzak görülseler de iç kesimlerden denize doğru akan akarsu vadilerinde olduğu ve dolaylı olarak bu vadilerin rüzgar vd.meteorolojik koşullardan etkilendikleri görülmüştür.Enerji nakil hatlarına yakınlığına göre;İncelenen tüm büyük yangınların % 27, 60'ının enerji nakil hatlarına yakın ormanlık bölgelerde meydana geldiği gözlenmiştir. Yangın başlama noktalarının yakınlarında 34,5 ve 15,4 KW' lık enerji nakil hatları bulunan ve dolaylı olarak ENH ile ilişkilendirilen bu yangınlardaki hangi meteorolojik koşullar ile yangın ilerleme hızları ilgili kurumlara daha sonraki araştırmalara ışık tutmak amacıyla çalışmada sunulmuştur.Meşcere tiplerinin (yanıcı tipi) yanma hızlarına göre :Meşcere tipleri genel yangın hızları değerlendirildiğinde genel büyük yangın ilerleme hızlarının saatte 3,96 ila 6,22 km/h arasında değiştiği, ortalama en hızlı büyük yangınların ab tipi genç meşcerelerde çıktığı, en düşük yangın hızının da d tipi yaşlı meşcerelerde çıktığı gözlenmiştir. Ortalama yangın hızı 4,768 km/h olan büyük yangınlarla mücadele çalışmalarında bu hızlara göre planlama yapılarak yeni mücadele stratejileri geliştirilmelidir.Bugüne kadar orman yangınlarına karşı etkin bir mücadele sürdüren OGM mevcut ekipleri ve mücadele imkanları ile her yönden yangın çıkabilme ihtimaline karşı sabit merkezi noktalarda bekleyip -yangın başlama haberi geldikten sonra- harekete geçmek durumunda olan bir eylem planı geliştirebilmiştir (Pasif Savunma Sistemi). Ancak bu yeni bilgiler ışığında bugüne kadar çıkmış büyük yangınların genel kritikleri doğrultusunda mevcut sistem ile yangınların büyüme riskini azaltma imkanı olamadığından AKTİF SAVUNMA SİSTEMİ'ne geçilmelidir.Bu yeni savunma stratejisinde bir gün önceden meteorolojik erken uyarı sistemi (MEUS) ile alınan bilgiler doğrultusunda ertesi gün yangın çıkma riski çok fazla olan Orman Bölge Müdürlüklerinde yangınlar başlamadan önce (!) yedek ekipleri ve önleyici ve caydırıcı olmak amacıyla hava devriyesi (helikopter veya keşif uçakları) çıkartması gerekmektedir.Çalışmadan görülebileceği üzere büyük yangınların ilk 1-2 saatinde yangın ana ilerlemesini gerçekleştirmektedir. Bu aşamadan sonra bölgeye aktarılan helikopterler yangının ilerleme ucundan ziyade yan hatlarda soğutma faaliyeti yaparken; hava araçlarının geldikleri diğer ormanlık bölgelerde de büyük hava gücü zafiyeti oluşmakta ve yeni yangınlar çıktığında mevcut tüm güçler büyük yangınlara kaydırıldığından daha büyük alanlar da kaybedilebilmektedir.Yangın büyüdükten sonra yangın bölgesine çağrılan tüm helikopterler zamanında varamadıkları ve aynı zamanda kaybedilen büyük ekonomik maliyetleri (milyon dolarlar) göz önüne alındığında, yangın öncesi önleyici yangın önleme-keşif uçuşları için mevcut helikopterlerden birinin tahsis edilmesinin çok daha ekonomik olacağı görülmektedir.Büyük yangın çıkma riski en fazla olan temmuz ve ağustos aylarında söz konusu bölgelere keşif ve önleyici destek amaçlı ek hava gücü (helikopter ve uçak) takviyesi yapılmalı ve özellikle bu iki ayda hava araçlarının sayısı arttırılmalıdır.Büyük orman yangınlarını önleyici tedbirler olarak en önemli husus yangın sezonu öncesi yangın emniyet şeritlerini temizlemek değil, ormanların sınırından veya içinden geçen küçük ve orta ölçekli ENH'nın altında kalan ormanlık alanların temizlenmesi olmalıdır.Yukarıda bilgiler ışığında davaya konu yangının hangi ölçekte bir yangın olduğu (küçük, orta, büyük) büyüyen orman yangınlarında belirleyici birincil etmenin rüzgar hızı ve yönü sonra nisbi nem ve yüksek sıcaklık olduğu bilimsel çalışmalarda belirtildiğine göre, olay günü rüzgarın hızı, bağıl nem oranı, davacı idarenin yangına müdahalesindeki etkin gücü gibi faktörler dikkate alınarak somut olayımızda müterafik kusur incelemesi yapılmamıştır.HMK.nun 266 ve devamı maddeleri gereğince çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınması gerekir. Ancak, bilirkişi seçimi yapılırken düşüncesine başvurulacak kişi veya kişilerin özel ve teknik bilgilerinin yeterli olup olmadığı üzerinde durulması gerekir.Aynı ilkeler HUMK.nun 275. ve devamı maddelerinde de düzenlenmiştir.Somut olayda ise, kusur yönünden inceleme yapan ve hükme esas alınan bilirkişi raporunu düzenleyen bilirkişi elektrik mühendisi olduğundan, raporu hazırlayan kişi yanında orman mühendisi bilirkişi bulunmadığından, yuıkarıda belirtilen ilke ve esaslara uygun olmayan rapor doğrultusunda hüküm tesisi doğru görülmemiştir.Bundan ayrı olarak, Hukukumuzda gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil nedeniyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlularından isteyebilir. Zarar görenin zararı giderebilmek için kendi çalıştırdığı işçilerine ve araç sürücülerine ödediği ücretler ile araç yakıt giderleri genel idare giderleri olup, haksız fiil meydana gelmese dahi ödenmesi gereken giderlerdir. Bunların zarar ile ilgisi bulunmamaktadır. Özel olarak adam tutulup çalıştırıldığı kanıtlanmadıkça haksız fiil meydana gelmeseydi dahi yapılacak bu nitelikteki giderler zarar kapsamına dâhil edilemez.Bu iş için davacı idare tarafından, özel olarak, işçi tutup çalıştırma ve araç kiralama durumu söz konusu ise, buna ilişkin giderlerin tahsili mümkün olabilecektir. Bu durumda mahkemece; konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi kurulundan ( orman ve elektrik mühendislerinden oluşacak şekilde ) yukarıda belirtilen hususlar nazara alınarak kusur ve zarar hakkında Yargıtay ve taraf denetimine elverişli rapor aldırılarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporları esas alınmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalılar için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.