Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; davalı elektrik dağıtım şirketi elemanlarının kaçak elektrik kullanıldığından bahisle müvekkili hakkında kaçak tespit tutanağı tanzim ettiklerini, müvekkilinin tutanağa itiraz ettiğini ancak itirazın kabul edilmemesi üzerine davalıya toplam 8.635,12 TL ödemek durumunda kalındığını, bu tutanak üzerine müvekkili hakkında mühür bozma suçundan açılan davanın yargılaması sonunda müvekkilinin beraatine karar verildiğini, müvekkilinin kaçak elektrik kullanmadığı halde, davalıya kaçak elektrik bedeli ödemek zorunda kaldığını belirterek; müvekkilinin ödediği toplam 8.635,12 TL'nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının kaçak elektrik kullandığını, ceza dosyasında beraat etmiş olmasının onun borçlu olmadığı sonucunu doğurmayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 8.626,14 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kaçak elektrik bedelinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti ile ödenen bedelin, davalı elektrik idaresinden istirdatı istemine ilişkindir.Temyize konu uyuşmazlık; davacının kaçak elektrik kullanıp kullanmadığı ve buna bağlı olarak da ödediği bedeli davalıdan geri alıp alamayacağı hususunda noktasında toplanmaktadır.Dosya kapsamından; 02.01.2012 tarihli tutanakla; davacının meskenindeki elektrik sayacının, vekalet mühürlerinin açıldığı, sayacın akım giriş çıkış uçlarının içten köprülü olduğu, sayacın %95 eksik ölçüm yaptığının tespit edildiği, davacı hakkında mühür bozmadan açılan ceza davasında; bakanlık mühürlerine müdahale edilmesinin tek başına mühür bozma suçunun oluşması için yeterli olmayacağı, suça konu sayaçların tutanak tarihinden önce kurum tarafından mühürlendiğinin belirtilmediği, mühürleme tutanaklarının kayıtlarda bulunmadığı, sanığın yüklenen suçu işlediği hususunda mahkumiyetine yeterli derecede, mücerret iddia dışında, kesin ve her türlü kuşkudan uzak delil elde edilemediği gerekçesiyle beraatine karar verildiği, mahkemece bilgisine başvurulan elektrik bilirkişisinin; davacının kaçak elektrik kullanmadığı, kullanılan elektrik miktarının normal olduğu kanaatinde olduğunu rapor etttiği, mahkemece bu rapor benimsenerek, yazılı şekilde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği'nin 13. maddesinin (a) fıkrasına göre, müşterinin; "Dağıtım sistemine veya sayaçlara veya ölçü sistemine ya da tesisata müdahale ederek, tüketimin doğru tespit edilmesini engellemek suretiyle, eksik veya hatalı ölçüm yapılması veya hiç ölçülmeden veya yasal şekilde tesis edilmiş sayaçtan geçirilmeden mevzuata aykırı bir şekilde elektrik enerjisi tüketmesi" ile (b) fıkrasına göre; "Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişinin ilgili mevzuata uygun olarak kestiği elektrik enerjisini, yükümlülüklerini yerine getirmeden dağıtım lisansı sahibi tüzel kişinin izni dışında açması" kaçak elektrik enerjisi tüketimi olarak kabul edilmektedir.Aynı Yönetmeliğin usulsüz elektrik enerjisi tüketimi başlıklı müteakip 14. maddesinin (c) fıkrasında; "müşterinin sayaç ve ölçü devreleri mühürsüz olduğu halde ilgili tüzel kişilere haber vermeden elektrik enerjisi tüketmesi" usulsüz elektrik enerjisi tüketimi olarak tanımlanmıştır.Buna göre davacının tutanakta belirtilen eyleminin, kaçak ve usulsüz elektrik kullanımı kapsamında yer aldığı anlaşılmaktadır.Kaçak/Usulsüz Elektrik Tespit Tutanakları, aksi sabit oluncaya kadar geçerli olup, davacı, davaya konu tutanağının aksini ispat edememiştir.Her ne kadar mühür bozma suçundan beraat etmiş ise de; ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen 6098 sayılı TBK'nın 74 maddesi gereğince ceza mahkemesince verilen beraat kararının, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Beraat kararının tespit ettiği vakıa bakımından kesin delil teşkil edebilmesi için, beraat kararında o vakıanın mevcut olup olmadığının delillerle kesin biçimde tespit edilmiş olması gerekir. Buna karşılık, delil yetersizliğinden verilmiş beraat kararı, konusu olan vakıanın mevcut olup olmadığını delillerle kesin biçimde tespit etmediği için hukuk mahkemesinde kesin delil teşkil etmez. Hal böyle olunca mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurularak, dosyanın üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, bilirkişi heyetinden denetime açık rapor alınıp, ardından hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yasal düzenlemelere aykırı tespitler içeren bilirkişi raporu doğrultusunda, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.