MAHKEMESİ : ERZURUM 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/09/2013NUMARASI : 2012/322-2013/720Taraflar arasındaki maddi tazminat (asıl davada), maddi-manevi tazminat (birleşen davada) davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; anne babasının velayeti altında bulunan 1996 doğumlu B.. A..'nin ikamet ettikleri köyün yakınındaki köyde çobanlık yapan abisi 1995 doğumlu Kamuran'ın yanına gittiğini, oyun oynarken orada bulunan elektrik tellerine konan kuşları yakalamak için elektrik direğine çıkması neticesinde elektrik akımına kapıldığını, 01.11.2005 tarihinde meydana gelen olay neticesinde sağ kolunu omzundan itibaren kaybettiğini, sol ayak ve vücudunda yanıklar meydana geldiğini,olay nedeniyle Birtan'ın çalışma gücünü kaybettiğini, davalının tehlike sorumluluğu ilkesine göre sorumlu olduğunu, direğe çıkılmasını önleyen tedbirlerin davalı tarafça alınması gerektiğini, davalının bu önlemleri almaması nedeniyle sorumlu olduğunu, olay tarihinde Birtan'ın 9 yaşında olup kusurlu olmasından bahsedilemeyeceğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 60.000 TL maddi tazminatın müteselsil sorumlu davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; meydana gelen olayın elektrik direğine çıkarken meydana geldiği hususunda şüpheleri bulunduğunu, zira olayın olduğu iddia edilen yerde bulunan elektrik direklerine tırmanılmasının mümkün olmadığını, meydana gelen yaralanma olayının iddia edildiği şekilde gerçekleştiğini ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, yine olayın olduğu belirtilen 01.11.2005 tarihi ile dava tarihi olan 15.01.2007 tarihi arasında geçen süre nazara alındığında davanın zamanaşımına uğradığını,davacı küçüğün olay tarihindeki yaşı da dikkate alındığında hayli yüksek olan elektrik direğine çıkmasının fiziken de imkansız olduğunu, olayın iddia edildiği gibi meydana geldiği kabul edilse dahi, davalı kurumun meydana gelen olayda herhangi bir kusur ve sorumluluğu bulunmadığını, sorumluluğun davacının anne ve babasına ait olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Davacılar vekili birleşen dava dilekçesinde; aynı olaya ilişkin olarak davacılardan Birtan için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL daha maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile müteselsil sorumlu davalıdan tahsiline, davacı Birtan'ın kaza sonucu % 60 oranında çalışma gücünü kaybetmiş olması, vücudunda yanıklar oluşması, yaşadığı elem ve ızdırap nedeni ile 100.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile müteselsil sorumlu davalıdan tahsiline, ilk davada faiz talebini unuttuklarından ve bu davada faiz istemini de harçlandırdıklarından fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 50.093,88 TL'nin işlemiş faiz toplamı olan 33.000 TL'nin müteselsil sorumlu davalıdan tahsiline ve 50.093,88 TL'ye bu dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, anne ve babanın da olay nedeniyle yaşadıkları elem ve ızdırap için anne Meliha için 50.000 TL baba Fesih için 50.000 TL manevi tazminatın her biri yönünden olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile müteselsil sorumlu davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili birleşen davada cevap dilekçesinde; birleşen davanın açıldığı tarih itibariyle olayın üzerinden 7 yılı aşkın süre geçmekle talep edilen maddi -manevi tazminat ve faiz alacağının zamanaşımına uğradığını, yine meydana gelen olayda ceza zamanaşımı süresinin de dolduğunu, Birtan için talep edilen maddi tazminat istemi yönünden bu dosyanın birleştirildiği dava dosyasında talep edildiğinden derdestlik itirazları bulunduğunu, temyiz ettikleri Erzurum 3.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2007/24 Esas 2010/186 Karar sayılı dosyasında davacı tarafın fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması yönündeki talebi yönünden karar verilmemiş ve bu kararın davacı tarafça bu yönden temyiz edilmemiş olduğu dikkate alındığında davalı kurum yönünden usulü kazanılmış hak bulunduğunu, bu kararın temyiz incelemesi neticesinde bozulduğunu, ek dava ile yöneltilen taleplerin ilk kararda hükmedilen miktarın üzerine çıkamayacağını, talep edilen maddi-manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğunu, olay nedeniyle davalı kurumu %20 kusur izafesini kabul etmediklerini, olayda davacı Birtan'ın anne ve babasının kusur ve sorumluluğu bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile yaşı küçük B.. A.. için 50.093,88 TL maddi tazminatın talep tarihi olan 08.02.2013 tarihinden itibaren, yine yaşı küçük B.. A.. için duyulan ızdırabın derecesi, meydana gelen sonucun ağırlığı, kusur durumları da değerlendirilerek 10.000 TL manevi tazminatın talep tarihi olan 08.02.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı B.. A..'ye verilmesine, davacılar Meliha ve F.. A..'nin manevi tazminat taleplerinin kendi kusur durumları da dikkate alınarak reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.HMK'nun 166.maddesine göre, ayrı ayrı açılmış davaların aralarında bağlantı bulunmaları koşulu ile birleştirilerek bakılabilmeleri mümkündür.Ancak, birleştirme kararı, taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözümleyen bir karar değildir. Bu karar, sadece birleştirilen davaların tahkikat safhalarının müşterek cereyan etmesi sonucunu doğurmaktadır. Diğer bir anlatımla, asıl ve birleşen davalar birbirinden bağımsız, müstakil davalardır. Bu nedenle, asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı karara bağlanması, yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin ayrı ayrı tayin edilmesi gerekmektedir.Somut olayda; asıl ve birleştirilen davalar için ayrı ayrı hüküm kurulmamış, yargılama giderleri ve vekalet ücretleri ayrı ayrı tayin edilmemiştir (HMK. Md 297).Hal böyle olunca, mahkemece; birleştirilen davalar için ayrı ayrı hüküm kurularak yargılama gideri ve vekalet ücretlerinin ayrı ayrı belirlenmesi gerekirken, bu ilke gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.Bozma nedenine göre, sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.