Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17277 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 13411 - Esas Yıl 2015





Y A R G I T A Y İ L A M IİNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : KOZAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/10/2014NUMARASI : 2014/98-2014/661Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan yargılaması sonucunda, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle; duruşma için tayin olunan 23.06.2015 tarihinde gelen davacı vekili Av. E..N.. K... sözlü açıklamaları dinlendikten sonra, nevakısın giderilmesi bakımından dosya mahalline geri çevrilmiş; bu kez yeniden gelmekle, belli günde dosyadaki bütün kâğıtlar okunarak, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin 25.11.1995 tarihli sözleşme ile ... parsel sayılı taşınmazdaki davalıya ait 230 m² lik payı 100.000.000 TL (yeni 100 TL) ödeyerek satın aldığını, müvekkilinin zilyetliğini devraldığı taşınmazın içerisine çeşitli ağaçlar diktiğini, ancak davalının aradan geçen süreye rağmen taşınmazın tapu devrini gerçekleştirmediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, ödenen satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca ulaştığı değerden şimdilik 11.000 TL ile dikilen ağaç bedelleri ve mahrum kalınan kar bedeli olarak 1.000 TL olmak üzere toplam 12.000 TL nin faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, esas yönünden ise taşınmazın halen davacının zilyetliğinde bulunması nedeniyle talebin yerinde olmadığını, ayrıca dava konusu taşınmazın sonradan yapılan imar uygulaması nedeniyle Hazine adına tescil gördüğünü, bu nedenle müvekkilinin taşınmazın tapusunu devretmesinin mümkün olmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.Mahkemece; taraflarca sözleşmenin 1995 yılında imzalandığı, davanın ise 2014 yılında açıldığı, buna göre sebepsiz zenginleşmeden doğan alacaklar için 6098 Sayılı TBK. nun 82. maddesinde öngörülen iki ve on yıllık zamanaşımı süreleri geçtikten sonra davanın açılmış olduğu, ayrıca sözleşmeye konu taşınmazın halen davacının tasarrufunda olduğu, dolayısıyla davacının fakirleşmesinin söz konusu olmadığı, ancak öncelikle zamanaşımı defi hakkında karar verilmesi gerektiğinden bahisle; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle taşınmazın halen davacının zilyetliğinde olması nedeniyle dikilen ağaçların bedelleri yönünden davalının bir zenginleşmesinin bulunmadığının anlaşılmasına göre, davacı tarafın sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak; taraflar arasında haricen düzenlenen taşınmaz satış sözleşmesi nedeniyle, davacı tarafından davalıya 100.000.000 TL (yeni 100 TL) ödendiği, ancak tapuda resmi satışın yapılmadığı anlaşılmakta olup, satış tarihi itibariyle tapulu olan taşınmazın satışına ilişkin sözleşme, 743 sayılı TKM. md 634 (TMK. md 706), 818 sayılı BK. md. 213 (TBK. md 237), Tapu Kanunu md. 26 uyarınca resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersizdir. Bu durumda, taraflar sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre karşılıklı olarak verdiklerini geri isteyebilirler. 07.06.1939 gün 1936/31 Esas 1939/47 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı gibi, bu gibi davalar iade borcunun kapsamından dolayı 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Bu nedenle uygulanması gereken zamanaşımı süresi TBK. nun 82. maddesinde gösterilen zamanaşımı süreleri olmayıp, aynı yasanın 146. (818 sayılı BK. nun 125.) maddesinde yer alan ve sözleşmelere uygulanan zamanaşımı süresidir. Zamanaşımı süresinin başlangıcı ise, sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiği tarihtir.Yapılan bu açıklamalar karşısında; davanın, sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiği iddiasıyla açıldığı, dolayısıyla zamanaşımı süresinin dava tarihinde başladığı anlaşılmaktadır.Kaldı ki, taşınmazın dava tarihinde halen davacının zilyetliğinde olması nedeniyle, zamanaşımın davanın açıldığı tarihe kadar işlemediği de ortadadır.Öte yandan; Dairemizin, yukarıda açıklanan ilke doğrultusunda değişen ve yerleşen uygulamasına göre; davacı, halen zilyedi bulunduğu taşınmaz nedeniyle ödediği satış bedelini, sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca davalıdan isteyebilir. Ancak, davacının, satış bedeli için talep ettiği faizin başlangıç tarihi, taşınmazdaki zilyetliğinin sona erdiği, diğer bir anlatımla taşınmazın davalıya teslim edildiği tarihtir. Hal böyle olunca, mahkemece; haricen düzenlenen satım sözleşmesi nedeniyle ödenilen bedelin iadesi isteminin esasının incelenmesi ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırıdır.SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davacı tarafın temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davalı taraftan alınıp davacı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.