Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17264 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 21469 - Esas Yıl 2014





Taraflar arasındaki eşya alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesi ile; tarafların Ankara Batı Aile Mahkemesinin 2012/7 Esas sayılı dosyasıyla boşandıklarını, boşanma kararının kesinleştiğini, taraflar evlendikten sonra davalının babası olan dava dışı Y..D..'nin Hacca gitmek için davacıya düğünde ve nişanda takılan 11 adet bileziği aldığını, fakat daha sonda davacının amcası olan dava dışı F.. D..'nin davalı ve babasından borç olarak isteyince bileziklerin F.. D..'ye verildiğini, sonrasında F.. D..'nin borcunu davalıya nakit olarak ödediğini, davacı evden olaylı bir şekilde ayrıldığından, diğer ziynet eşyalarını da alamadığını iddia ederek, toplamda 24.250,00 TL olan ziynet eşyasının aynen iadesi, bunun mümkün olmaması halinde yasal faizi ile birlikte bedelinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; dava dilekçesindeki beyanların gerçeği yansıtmadığını, davacının müşterek konutu sık sık terk ettiğini, ziynet eşyalarını da sürekli olarak yanında götürdüğünü, davacı tarafından 11 adet bileziğin davacının amcası tarafından borç alındığı ikrar edildiği için, bileziklerin iade edildiğini davacının ispatlaması gerektiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, 11 adet, 22 ayar altın bileziğin (11x20x83,50=18.370,00 TL) aynen, aynen iadesinin mümkün olamaması halinde (dava tarihi itibariyle bilirkişi raporunda belirtilen) değerlerinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak; Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise kadın tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü davacı kadındadır.Somut olayda, davacı kadın düğünde ve nişanda takılan ziynetlerden 11 adet bileziğin önce davalının babası tarafından alındığı, ondan da davacının kendi amcası tarafından borç olarak alındığı, amcanın da daha sonra bileziklerin bedelini davalıya nakit olarak ödediğini, bu bedel ile diğer ziynet eşyalarının davalı tarafta kaldığını iddia etmiş ise de dinlettiği F.. D.. dışındaki tanık beyanları duyuma dayalı olup görgüye dayalı bilgileri bulunmamaktadır. Tanık F.. D.. ise; kendisine borç olarak verilen bileziklerin bedelini davalıya nakit olarak ödediğini beyan etmiş fakat davalı bunu kabul etmemiş olmakla somut olayda menfaati bulunduğu kabul edilerek beyanına itibar edilmemesi gerekmektedir. Bu nedenle de, sırf duyuma dayalı tanık beyanları ile davada menfaati olan tanık beyanına dayanarak hüküm kurulması doğru değildir. Bunun yanında; davacı kadın iddiasının ispatı yönünden vekiline yemin delili hatırlatılmış fakat yemin teklif etmek istemediklerini beyan etmişler, başkaca da delil bildirmemişlerdir. O halde mahkemece; davacının iddiasını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yukarıdaki gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.