Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17242 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 21424 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : MARDİN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/09/2014NUMARASI : 2014/107-2014/502Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine (dava şartı yokluğundan) yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili adına kayıtlı 3209 numaralı aboneliğe ait elektrik sayacının elektrik akımı nedeniyle yandığını, davalı tarafa durumun bildirilmesi ile sayacın sökülerek yenisinin takıldığını, eski sayacın yanması ile yeni sayacın takılması arasında 2 günlük süre için davalı tarafından 2012 yılı 4. dönemine ilişkin ek tahakkuk düzenlendiğini, ancak ölçü ayar tutanağında mühür kopması, kaçak kullanım veya müdahale olmadığının tespit edildiğini belirterek 2012 yılı 4. dönemine ilişkin olarak tahakkuk ettirilen 125.166,50 TL'lik faturanın iptali ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 25.000 TL dava değeri üzerinden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya konu dönem faturasının endeks değerlerine göre tahakkuk ettirildiğini, davacı itirazı ile yapılan incelemede, hata tespit edilmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece; talep konusu belli olup taraflar arasında miktara ilişkin tartışma bulunmadığından davacının kısmi dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.Dava, elektrik abonesi davacı şirketin, davalı dağıtım şirketi tarafından tahakkuk ettirilen 2012 yılı 4. dönemine ait faturadan borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.Davacının, alacağının, şimdilik belli bir kesimi için açtığı davaya, kısmi dava denilir. Kısmi dava 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” denilmiştir.Kısmi dava açılabilmesi için; talep konusunun niteliği itibari ile bölünebilir olması ve talep miktarının, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olmaması gerekir. Şu halde, davacı, talebinin tümü için dava açmak zorunda olmayıp, şimdilik belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Bu bağlamda kural olarak hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya zorlanamaz.(HMK m.24/2)Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve bu aynı hukuki ilişkiden doğan alacağın şimdilik bir kesiminin dava edilmesi gerekir.Davacının kısmi dava mı yoksa tam dava mı açtığı, talep neticesinden anlaşılır. Davacı alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmemiş ise, dava tam dava sayılır. Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesi zorunlu değildir. Dava dilekçesindeki açıklamalardan, davacının talebinin dava edilenden daha fazla olduğunun ve bunun yalnız bir bölümünün dava edildiğinin açıkça anlaşılması gerekli ve yeterlidir.Kısmi dava açabilmesi için alacaklının bu davayı açmada korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması şarttır. Hukuki yarar; dava konusuna ilişkin dava şartlarından olup; dava açıldığı anda var olmalıdır. Mahkemece, esas hakkındaki incelemeye geçilmeden önce; talep sahibinin bu hususta hukuki yararının bulunup bulunmadığı incelenmeli, hukuki yarar varsa talebin esasının incelenmesine geçilmelidir.Dava konusu olayda, iptali talep edilen dönem fatura miktarı açıkça belli ise de faturanın düzenlenmesinde hata yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa hatanın miktarı dava tarihinde belirli olmadığından, davacının fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle dava konusu faturanın 25.000TL 'lik kısmı üzerinden kısmi dava açmakta hukuki yararı vardır.Hal böyle olunca mahkemece, işin esasına girilerek yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.