İNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 12. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 29/01/2015NUMARASI : 2014/427-2015/38Taraflar arasındaki yardım nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; davalının babası Ali Nihat Özkan' ın 1950 doğumlu olduğunu, A.. N... Ö... 26/02/2013 tarihinden bu yana Darülaceze Müdürlüğünde kaldığını, bakım ve korumasının Müdürlük tarafından yapıldığını ileri sürerek, 600 TL nafakanın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevabında; bakıma muhtaç olan kişinin 32 yıl boyunca müvekkilini hiç arayıp sormadığını, babalık görevini yerine getirmediğini, bakıma muhtaç kişinin geliri olmaması nedeniyle daha makul yerde kalması gerekirken, lüks yaşamasının uygun olmadığını, Ali Nihat' ın çalışmaya engel sağlık sorunun bulunmadığını, müvekkilinin çeşitli bankalara borcunun olduğunu, bu nafakayı ödeyecek durumunun olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığının kamuya yararlı bir kurum olup, Ali Nihat Özkan gibi muhtaç durumdaki kişilere yardımcı olmasının görevi olduğu, bu hizmetlerden yararlananların mal varlıklarını bağışladığı, emekli maaşlarının kurum tarafından alındığı, yardıma muhtaç Ali Nihat Özkan' ın davalı 7 yaşında iken ailesini terk ederek arayıp sormadığı, babalık görevlerini yerine getirmediği, bu durumda davalıyı nafaka ödemeye zorlamanın hakkaniyet kurallarına uygun düşmeyeceği, sosyal devlet ilkesi gözönüne alındığında; sürekli yardım ve bağış kabul eden Darülaceze Müdürlüğü’nün hizmetlerinden yararlananların ödeme gücü olmayan yakınlarından nafaka istemesinin sosyal devlet ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle koşulları oluşmayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.TMK.nun 364-366 maddelerine göre; herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek üst soyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Nafaka davası mirasçılıktaki sıra gözönünde tutularak açılır.TMK'nun 365/3.maddesinde nafaka davasının, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmi veya kamuya yararlı kurum tarafından da açılabileceği; TMK'nun 366.maddesinde ise korunmaya muhtaç kişilerin bakımının yükümlü kurum tarafından sağlanacağı ve bu kurumların yaptıkları masrafları nafaka yükümlüsü kişiden isteyebilecekleri hüküm altına alınmıştır. Hukuk Genel Kurulunun 07.06.1998 tarih, 1998/656 E; 688 K.sayılı ilamında da; "...yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edilmesi gerektiği..." vurgulanmıştır.Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Yardım nafakası isteyenin kusuru ile yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmamaktadır. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenlerle kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiştir.Kişi, kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun ise anılan yasa maddesinde sayılan kişilerden yardım nafakası isteyebilir. Ne varki; bunu vermekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asıldır. Bunun için belirlenen nafakanın; davacının geçinmesi için gerekli, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı olacak şekilde TMK. 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek takdir edilmesi gerekir.Somut olayda, nafaka alacaklısının Darülacezede kaldığı, bakım ve ihtiyaçlarının kurum tarafından karşılandığı, herhangi bir gelirinin olmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece, yukarıda zikrolunan hükümler muvacehesinde nafaka yükümlüsü davalının ekonomik ve sosyal durumu dikkate alınarak onu ödemede zorlamayacak, zarurete düşürmeyecek şekilde, TMK.nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de nazar-ı dikkate alınarak davacı tarafın talebinin değerlendirilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.