Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17115 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9613 - Esas Yıl 2015





Y A R G I T A Y İ L A M IİNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : KAYSERİ 1. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 11/02/2015NUMARASI : 2014/905-2015/99Taraflar arasındaki yardım nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili davacının üniversite öğrencisi olduğunu ve geçimini sağlayacak bir işte çalışmadığını, davalı babanın ise kızının maddi manevi hiçbir sorunu ile ilgilenmediğini belirterek, davacı için aylık 2000 TL yardım nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı kızının dört yaşından bugüne kadar dedesi ile yaşadığını ve tüm ihtiyaçlarının dedesi tarafından karşılandığını, kendisini talep edilen nafakayı ödeme gücü bulunmadığını,ayrıca davacının daha önce boşanmış olduğu eşinden nafaka alıyor olabileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; davacının evlenip boşandığı ancak boşanma davasına lehine nafakaya hükmedilmediği, ayrıca davacının halen Erciyes Üniversitesi Gıda Mühendisliği Fakültesi'nde öğrenci olduğu ve davalı babasının yardım ve desteğine ihtiyaç duyduğu gerekçesi ile tarafların sosyal ekonomik durumunları da göz önüne alınarak davanın kısmen kabulüne ve davacı için aylık 250 TL yardım nafakasına hükmedilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.TMK.nun 364.maddesinde “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır” düzenlemesi yeralmaktadır. Yardım nafakası belirli yakınlıktaki hısımların birbirlerine yardım etmesini gerekli kılan ahlak kuralının bir hukuk kuralı durumuna getirilmesidir.Burada hısımlığın tanımlanması gerekir. “Hısımlık, gerçek kişiler arasında kan bağından ya da yasada öngörülen hukuki işlemlerden doğan ve hukuk düzenince kendisine bazı sonuçlar bağlanan yakınlık ilişkisidir.” (Zevkliler, Aydın; Kişiler Hukuku Ankara 1981, s.199)Kan (soy) hısımlığı ise; birbirinin soyundan ya da ortak bir soydan gelenler arasındaki hısımlığa denir. (TMK 17.madde).Yardım Nafakası yükümlülüğü, belli kan hısımlarına (ve bir de evlad edinenle evlatlığa) yükletilmiştir. Yardım nafakası belli kan hısımları arasındaki karşılıklı dayanışmanın bir ifadesini teşkil ettiğinden, kapsamını ahlak ile hukuk el ele vererek tayin etmiştir.“Aile, Türk toplum hayatında çok önemli bir yer işgal ettiğinden, varlığı Devlet tarafından korunmuş ve gelişmesi özel olarak teşvik edilmiştir.” (Öztan, Bilge; Aile Hukuku 4.Bas.Ankara, 2004, S.5).Somut olayda; taraflar hakkında yapılan sosyal ekonomik durum araştırmasına göre; davacının üniversite öğrencisi olduğu, dede ve babaannesi ile birlikte yaşadığı ve geçimini dedesinin sağladığı, davalının ise kendisine ait bir işyerini çalıştırdığı, ancak gelirinin bilinmediği, eşi ve üç çocuğu ile birlikte yaşadığı tespit edilmiştir. Davalı vekili tarafından, davacının eşinden boşandığı ve bu dava sırasında (dava devam ederken) davacı lehine nafakaya hükmedildiği belirtilmiş; ancak, mahkemece, (davacı yönünden) yapılan savunmalara ilişkin olarak detaylı bir araştırma yapılmamıştır.Yardım nafakası davalarında TMK'nın 316.maddesine göre mirastaki tertip sırasının dikkate alınması gerekir. Bu nedenle, mirastaki tertip gözetilerek, nafaka ile yükümlü bulunanların sosyal ve ekonomik durumlarının birlikte değerlendirilmesi sonucu davalılara tahmil edilebilecek nafaka miktarı öncelikle tespit edilmesi gerekir.Bu durumda mahkemece, yapılması gereken iş; davacının boşanmasına ilişkin dosyaların celp edilip, öncelikle davacı hakkında yoksulluk nafakasına hükmedilip hükmedilmediği, hükmedilmemiş ise, davacının bu yönde talebi ve talep hakkı olup olmadığı tespit edilerek, talep hakkı olmasına karşın yoksulluk nafakası istenmemiş olması halinde lehine ne kadar yoksulluk nafakası takdir edilebileceğinin değerlendirilmesi ve bu şekilde toplanan deliller dikkate alınarak; davacının yardım nafakasına ihtiyacı olup olmadığı tespit edilmek sureti ile, oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi olmalıdır.Yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sonucunda, yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.