MAHKEMESİ : AİLE MAHKEMESİTaraflar arasındaki iştirak nafakasının artırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, dava dilekçesinde; tarafların anlaşmalı olarak boşandıklarını, boşanma kararı ile müşterek çocuk lehine aylık 100,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmiş ise de; müvekkilinin ekonomik şartlarının değişmesi sebebiyle ödenen nafaka miktarı ile geçimini ve ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çektiğini, aradan geçen süre içerisinde nafaka artışı olmadığını, paranın alım gücünü kaybettiğini, müvekkilinin de ihtiyaçlarının da artığını ileri sürerek; müşterek çocuk lehine takdir edilen nafakanın aylık 400,00 TL'ye çıkartılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, duruşmada; davayı kabul etmediklerini, müvekkilinin çocuğunun okuluna yakın olabilmek için kirada oturduğunu, 1.300,00 TL civarında maaş aldığını, kira gideri ve maaş durumu dikkate alındığında, mevcut nafakayı bile ödemekte zorlandığını ileri sürerek; davanın reddini istemiştir.Mahkemece; nafakanın gelecek yıllarda ne oranda artırılacağının gösterildiği ve davalı tarafından da bu artışın yapılması sebebiyle dava açılmasına davalı tarafın kusuru bulunmadığından yargılama giderlerinden davacı sorumlu tutularak, davalının kabulü de dikkate alınarak; davanın kısmen kabulüne, müşterek çocuk için ödenmekte olan iştirak nafakasının 175,00 TL'ye çıkartılmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.İştirak nafakası, velayet hakkı kendisine bırakılmayan eşin, velayet hakkı verilen eşe, çocuğunun bakım ve eğitim giderleri karşılığı gücü oranında yapacağı katkıdır. Kural olarak velayet hakkı kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine "gücü" oranında katkıda bulunması gerekir. (TMK m.182) Bununla birlikte çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin ana ve baba tarafından müştereken karşılanması ilke olarak kabul edilmiştir. (TMK m.327)Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Buna göre iştirak nafakası tayin edilirken mahkemece; çocuğun yaşının, eğitim durumunun, günün ekonomik koşullarındaki paranın alım gücünün ve anne babanın ekonomik ve sosyal durumlarının gözönünde bulundurulması gerekir. Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; tarafların kollukça yapılan ekonomik durum araştırılmasında; davacı annenin oğlu ile kaldığı, 450,00 TL kira ödediği, 950,00 TL maaş karşılığı çalıştığı tespit edilmiştir. Davalı babanın ise, 1.290,00 TL maaş aldığı, 400,00 TL kira verdiği, bakmakla yükümlü olduğu başka kimsenin olmadığı tespit edilmiştir. Müşterek çocuğun ise, 2006 doğumlu olup, ilköğretim üçüncü sınıf öğrenci olduğu anlaşılmaktadır. Dava devam ederken davacının 31.07.2015 tarihinde işten ayrıldığı görülmüştür. Davacı tanıkları ise davalının ek iş olarak düğünde org çaldığını beyan etmişlerdir. Hal böyle olunca, mahkemece; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyacı ve nafaka yükümlüsünün (davalı babanın) gelir durumu nazara alındığında; takdir olunan iştirak nafakası miktarı az olup, TMK.4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bulunmamıştır. Mahkemece, hakkaniyete uygun olarak nafakanın artırılması için kararın bozulması gerekmiştir.Öte yandan; bir davada yargılama giderlerinden davada haksız çıkan taraf sorumludur. HMK’nın 326/1. maddesine göre; Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Ancak, hal ve davranışlarıyla dava açılmasına neden olmayan ve ilk celse davayı kabul eden tarafın yargılama giderlerinden sorumlu olmayacağı HMK'nın 312/2. maddesinde hüküm altına alınmıştır.Davacı nafaka alacaklısı, önceki nafaka hükmünde, artış şartı bulunsa bile, değişen şartlar nedeniyle bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğundan ve mahkemece de hükümle nafaka artışına karar verilerek davacının talebi kısmen de olsa kabul edilmiş bulunduğundan; yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılması doğru görülmemiştir.Ayrıca; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 9/1. maddesine göre; Tahliye davalarında bir yıllık kira bedeli tutarı, kira tespiti ve nafaka davalarında tespit olunan kira bedeli farkının veya hükmolunan nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden Tarifenin üçüncü kısmı gereğince hesaplanacak miktarın tamamı, avukatlık ücreti olarak hükmolunur. Bu miktarlar, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde davanın görüldüğü mahkemeye göre belirlenmiş bulunan ücretten az olamaz.Hal böyle olunca; mahkemece, davayı vekille takip eden davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmemiş olması da doğru görülmemiş, bu hususlar bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.