Y A R G I T A Y İ L A M IAsıl ve birleşen davada davacılar K.. S.. vd. ile asıl ve birleşen davada davalı ............ Elektrik Dağıtım A.Ş. aralarındaki tazminat davasına dair Van 1.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 23.10.2014 günlü ve 2014/411 E.-2014/506 K.sayılı hükmün onanması hakkında dairece verilen 03.03.2015 günlü ve 2015/2598 E.-2015/3341 K.sayılı ilama karşı asıl ve birleşen davada davacılar vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkili R.. S..'in 22.11.2003 tarihinde kendilerine ait arazi içerisinde arkadaşlarıyla oyun oynarken yere çok yakın mesafede olan elektrik tellerine temas ettiğini ve elektrik akımına kapılarak sağ kolundan ve ayağından ağır şekilde yaralandığını ve sakat kaldığını, kolunu kullanabilmesi için protez takılması gerektiğini, tedavisinin halen devam ettiğini, tellerin mevzuata uygun yükseklikte olmadığından temasın gerçekleştiğini iddia ederek (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla) davacılardan R.. S.. için 5.000,00 TL, baba K.. S.. için 500,00 TL, anne G.. S.. için 500,00 TL olmak üzere toplam 6.000,00 TL maddi tazminat ile tedavi giderlerinin olay tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacılara verilmesini talep etmiş, 11.04.2013 havale tarihli dilekçesi ile dava değerini 228.100,90 TL olarak ıslah etmiş, 27.02.2013 tarihli duruşmada ise protez taleplerinden vazgeçtiklerini beyan etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davaya konu olayın davacı Recep'in kusurdan kaynaklandığını, müvekkili kurumun doğrudan veya dolaylı hiçbir kusurunun bulunmadığını, zamanaşımı süresinin dolduğunu, müvekkili kurumda olaya ilişkin hiçbir bilgi ve belgenin bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; davanın kabulü ile 228.072,40 TL iş gücü kaybından doğan tazminat ile 28,50 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 228.100,90 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline ilişkin verilen karar Dairemizin 08.04.2014 tarih, 2013/20238 E-2014/5605 K sayılı ilamı ile; ''Dava dosyasının Aktüerya uzmanı olan bilirkişiye gönderilip davacının iş görememezlik zararının hesaplanmasında, halen okuduğu 2 yıllık .. Ön Lisans Programından mezun olduktan sonra devlet memuru olarakbaşlayacağı, kadro ve derece durumunu tespit edildikten sonra barem cetveli hazırlayarak askerde geçireceği yıllara ilişkin iş gücü kaybına dair gelir mahrumiyetinden çıkarılmak suretiyle hazırlanacak bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesi gerekirken, (Yargıtay 4.H.D. 23.03.2010 gün ve 2250 E.-3266 K.), (Çelik A.Ç. Tazminat Davaları 2012/İst. Sh.214-215) yetersiz bilirkişi raporuna dayanak yapılarak verilen hüküm doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.'' gerekçesi ile bozulmuştur.Mahkemece bozmaya uyma kararı verilmiş, Dairemizin bozma ilamından sonra yeniden yapılan yargılama sırasında, asıl dava tarihi (26.06.2007)'nden sonra 17.06.2013 tarihinde asıl dava davacıları tarafından, davaya konu olay nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkin açılan davada verilen birleştirme kararı üzerine her iki dava dosyası birleştirilmiş ve mahkemece yapılan yargılama sonucunda; asıl dava yönünden, davanın kısmen kabulü ile; davacı R.. S.. için 102.185,76 TL iş güç kaybından doğan tazminat ile davacılar g. S. ve K.. S.. için 28,50 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 102.214,26 TL tazminatın olay tarihi olan 22.11.2003 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalı TEDAŞ'tan tahsili ile davacılara verilmesine, davalı VEDAŞ'ın taraf olmaktan çıkarılmasına, mahkememiz dosyası ile birleşen Van 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/301 Esas sayılı dosyası yönünden; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiş, hükmün Dairemizin 03.03.2015 tarih, 2015/2598 E.–3341 K.sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmiş, bunun üzerine davacılar vekili tarafından birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karşı karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.Borçlar Yasası'nın 60/1.maddesinde öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresi, zarara uğrayanın, zarara ve faile ıttıla, başka bir ifadeyle zararın varlığını ve zarar vereni öğrendiği günden itibaren işlemeye başlar. Aynı Yasa'nın 60/2. maddesi gereğince zarara yol açan eylemin, aynı zamanda suç sayılan bir eylemden doğmuş olması durumunda olayda uygulanacak zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu (uzamış) ceza zamanaşımı süresidir. Zarar veren hakkında uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için, eylemin suç niteliğinde olması yeterli olup bu konuda ceza davasının açılmış olması zorunlu değildir. Anılan bu düzenlemelere göre, bedensel zarara yol açan eylemin suç teşkil etmesi karşısında kural olarak uzamış (ceza zamanaşımının) uygulanması gerekmektedir. Ne var ki, somut olayda da olduğu gibi haksız fiil tarihine göre ceza zamanaşımı süresinin geçmiş olması halinde bile, gelişen durumun varlığı nedeniyle zararın tam anlamıyla öğrenildiğinden söz edilemez. Bu durumda, davacının zararı öğrenmesinin anlamı üzerinde durulmalıdır. Burada önemli olan husus, zarar görenin yasanın anlattığı anlamda zarar veren olayın sonuçlarını, gidişatını, kesinleşen durumunu değerlendirecek bilgiye sahip olmasıdır. Zarar tamamlanmadan zarar gören açısından zararın belirli olduğu kabul edilemez. Zararın tamamlanması ise, tüm sonuçlarıyla bilinmesi ile mümkündür. Eşyaya verilen zarar ile insana verilen zarar arasındaki temel fark da budur. Somut olayda, davacı tarafın zarara öğrenme tarihini, beden gücü kayıp oranının taraflar arasında tartışmalı olması ve davacı küçüğün kolunun kesilmesi ihtimali bulunması nedeniyle Adli Tıp Kurumundan rapor istenilmekle, bu kurumun raporunu öğrenme tarihi kabul etmek gerekir. Zira, davacı küçüğün kesin ve son durumu bu raporla açıklığa kavuşmuştur. Buna göre, bu raporun öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık zamanaşımı süresini hesaplamak gerekir. Her ne kadar, davacı küçüğün maluliyet oranı ve son durumu 28/09/2011 tarihli rapor ile belirlenmiş ise de, bölgede yaşanan deprem felaketi nedeniyle ilgili rapor davacı dosyası içerisine 12/11/2012 tarihli havale ile girmiş ve davacı tarafa 27/02/2013 tarihli oturumda okunmuştur. Şu durumda, davacı tarafın gelişen durumun sonlandığını 27/02/2013 tarihinde öğrendiğini ve bu tarihten itibaren bir yıl içerisinde (17/06/2013) maddi ve manevi zararlarının tazminini isteyebileceği açıktır.Dava konusu uyuşmazlık, gelişen durumun varlığı halinde, önceki davada manevi tazminat istemeyen zarar görenin, gelişen durumun sona ermesinden itibaren tüm manevi zararını öğrenmeden itibaren bir yıllık sürede isteyip isteyemeceği noktasındadır. Borçlar Yasası'nda haksız fiiller için öngörülen zamanaşımı süresi maddi ve manevi tazminat istemleri için farklı belirlenmediğinden zamanaşımına ilişkin hükümler hem maddi, hem manevi tazminat için geçerlidir. Ayrıca gelişen durumda maddi tazminatın, gelişen durumun sona erdiği tarihten itibaren istenip, manevi tazminatın istenemeyeceğine dair yasal bir düzenleme de mevcut değildir.Eldeki davada, davacı taraf, ilk davada maddi tazminatın hüküm altına almasını istemişse de, manevi tazminat istemini ilk davada istememiş, manevi tazminatı bölmek yerine zararının belirli olduğu ve tamamını öğrendiği, Adli Tıp Kurumu raporunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıllık yasal sürede ve birleşen dava ile istemiştir. Bu nedenle, davacı küçüğün gelişen zararını, bu gelişmenin son bulduğu tarihte öğrenmiş olacağı gözetilerek, maluliyet oranının son ve kesin olarak belirlendiği raporun öğrenilme tarihinden itibaren bir yıl içinde açılan manevi tazminat davasına yönelik zamanaşımı def'inin reddine karar verilerek işin esasının incelenmesi gerekirken, birleşen davanın zamanaşımından reddi doğru değildir.Ne var ki, mahkeme kararının açıklanan bu gerekçelerle bozulması gerekirken, zuhulen onandığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin bu yöne ilişkin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin, 03.03.2015 tarih 2015/2598 E–2015/3341 K.sayılı Onama kararının kaldırılarak mahkeme kararının BOZULMASINA ve peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 28.10.2015 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi. Davacı vekili, müvekkili R.. S..'in 22.11.2003 tarihinde arkadaşları ile oyun oynarken yere çok yakın mesafede olan elektrik tellerine temas ettiği ve elektrik akımına kapılarak sağ kolu ve ayağından ağır şekilde yaralandığını ve sakat kaldığını, kolunu kullanabilmesi için protez takılması gerektiğini, tedavisinin halen devam ettiğini beyanla maddi tazminat talebinde bulunmuş, toplam 228.100 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline dair verilen karar Dairemizce “yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmuş olması” nedeniyle bozulmuş ve mahkemece bozma kararına uyma kararı verilmiş, bozma ilamından sonra yeniden yapılan yargılama sırasında 17.06.2013 tarihinde asıl dava davacıları tarafından davaya konu olay nedeniyle manevi tazminat istemli dava açılmış ve her iki dava dosyası birleştirilmiştir. Asıl dava yönünden davanın kısmen kabulü ile toplam 102.214 TL tazminatın olay tarihi olan 22.11.2003 tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte davalı Tedaş'tan tahsili ile davacılara verilmesine, birleşen Van 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin manevi tazminat istemli 2013/301 E. sayılı dosyası yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 03.03.2015 tarih, 2015/2598 E.-3341 K. sayılı ilamı ile onanmış davacılar vekili tarafından birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karşı karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.Haksız eylemden doğan maddi ve manevi tazminat davalarında tazminat talebi, zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusunu öğrendiği tarihten başlayarak 1 yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar. (BK. 60/1 – TBK 72/1 md.) Borçlar Kanunu'nun md. 128 'e göre zamanaşımı başlangıcı genel olarak alacağın muaccel olduğu tarihten başlar. Zamanaşımının oluşması için zararın ve tazminat sorumlusunun birlikte öğrenilmesi gerekir. Biri eksikse süre başlamaz. Genel ilke ve yerleşmiş Yargıtay uygulamaları bu yöndedir. Zarar ve tazminat yükümlüsünün öğrenilmesiyle başlayan süre belirsiz bir zamanaşımı süresi ile korunamaz. BK.md. 60'da yer verilen ikinci süre on yıllık süredir. Mutlak en uzun süredir. Bu süre aşıldıktan sonra açılan davalar zamanaşımı def'i ile karşılaştığında red olunur. Somut olayda, Adli Tıp Kurumu'nun 28.09.2011 günlü raporunda davacının meslekte kazanma gücünden yaşına göre % 44 oranında kaybetmiş sayılacağı belirlenmiş ve dairemizce zararın öğrenme tarihi olarak bu tarihin esas alınması gerektiğinden bahisle onama kararı kaldırılarak manevi tazminat yönünden bozma kararı verilmiştir.Manevi tazminat manevi zararın giderim biçimidir. Herkese karşı korunan kişilik hakkının kapsamına giren değerlerden birinin ihmali halinde doğan mutlak bir haktır. Zarar görenin kişilik değerlerinde iradesi dışında meydana gelen bir eksilmedir. Tazminat bu eksilmeyi giderir. O halde, tazminatın hareket noktası “manevi zarar ve gerçekleşmesi koşuludur. Bu nedenledir ki manevi tazminat bedelini ruhi ızdıraplar için verilen taviz olarak değerlendiren yazarlarda vardır. Hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir.Anayasamız 5, 12, 17, 20 ve 26.maddelerinde kişilik değerlerinin önemini esas alarak bunları ihlal edenlere karşı kişinin korunmasını garanti altına almıştır. Kanun koyucu manevi tazminat davası açılacak halleri TMK 24, 25, TMK 121, 174/2. maddelerinde ayrı ayrı düzenlenmiştir. BK 47.maddesi ise, özel nitelikte bir hüküm olup, fiziki (maddi) kişilik değerlerinin, yani yaşama hakkı ile vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan hallerde manevi zararların tazminini düzenlemiştir. Zarar görene tanınmış olan manevi tazminat hakkı kişinin sosyal, fiziksel ve duygusal kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda öngörülen bir tazminat türüdür. Amacı ise kişinin, hukuka aykırı olan eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dünüşmesi, kişinin duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar verene bir daha eylemde bulunmaktan alıkoyması gibi olguları karşıladığı bir gerçektir. Manevi tazminat, kişinin çekmiş olduğu fiziksel ve manevi acıları dindirmeyi, hafifletmeyi amaçlar. Bu tazminat bizzat yaşanan acı ve elemin karşılığıdır. Bu tazminat türü, kişinin haksız eylem sonucu duyduğu acı ve elemin giderilmesini amaçladığı için, zarar gören kişi, öngördüğü miktarı belirleyerek istemde bulunabilir. Maddi zararda olduğu gibi manevi tazminatta kesin bir hesabın yapılması olanaksızdır. Bunun için, miktarı, somut olayın özelliği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak MK'nın 4.maddesi uyarınca hakim tarafından takdir ve tayin edilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını belirlemede geniş bir yetkiye sahiptir. Zarar gören, uğradığı haksız eylemden kaynaklanan maddi tazminatının miktarını tayin edip, talep edebilir. Hatta zarar gören, maddi zararını kısmi dava olarak bir defada değil, zamanaşımı süresi içinde, birden fazla talepler halinde isteyebilir. Oysa manevi zarar, haksız eylemin sonucunda, uğranılan kişilik değerlerindeki azalmanın karşılığı olduğu ve zarar gören tarafından da takdir ve tayin edilebilir bulunduğu için birden fazla bölümler halinde istenemez. Bu tazminat bizzat yaşanan acı ve elemin karşılığı olduğu için, haksız eylemin meydana geldiği anda gerçekleşir. Acı ve elemin bölünerek bir kısmın açılacak kısmı dava ile kalanın açılacak başka bir davada talep edilmesi veya olayda olduğu gibi 22.11.2003 tarihinde gerçekleşen olay nedeniyle 17.06.2013 tarihinde manevi tazminat istemi ile dava açılmış olması manevi tazminatın özüne ve istemine aykırı düşer. Maddi tazminat için zamanaşımı başlangıcının manevi tazminat isteminde esas alınması şeklinde sayın çoğunluğun görüşüne katılmadığımızdan manevi tazminat talebinin reddi yönündeki mahkeme kararının Onanması görüşü ile Sayın çoğunluğun görüşüne muhalefetimizdir.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
Malların teslimi usulen kanıtlanmadan faturaların davacının kendi defterlerinde kayıtlı olması tek başına malın teslim edildiğinin kanıtı olarak kabul edilemez.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.- K A R A R -Davacı vek
Davadan feragat nedir?- Davanın geri alınması nedir? Davayı takipsiz bırakmak ya da davanın müracaata bırakılması nedir?
Davacı,
iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın
ödetilmesi davasının yapılan yargılaması
sonunda.....Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra
duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından
düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği
Yargılama devam ettiği sürece ıslaha gerek olmaksızın inkar tazminatı istenebileceği
MAHKEMESİ :Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Dava, faturalara day
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?