MAHKEMESİ : TİRE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/10/2013NUMARASI : 2013/150-2013/100Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacılar vekili, dava dilekçesinde; müvekkillerinin annesinin 30/04/2011 tarihinde vefat ettiğini, vefat hadisesinin ardından Tire Sulh Hukuk Mahkemesi'nde murisin mirasçılarına bıraktığı mal varlığına ilişkin vasiyetnamenin açıldığını, öncelikle dava açarak kanuna aykırı olarak düzenlenen iş bu vasiyetin iptalini talep etme zaruretinin hasıl olduğunu, iş bu 28/09/2009 tarihli Tire ........ Noterliğince düzenlenen ......... yevmiye nolu vasiyetname şekil şartlarına uygun olarak düzenlenmemiş olduğunu, 4721 sayılı TMK'nun 535 md. sinde yer alan şekil şartları yerine getirilmediğini, muris Durdu'nun okuma yazma bilmemesine rağmen noterin vasiyetnameyi düzenlerken TMK 535.maddede izah edilen şekil şartlarını yerine getirmediğini, bu yönüyle vasiyetnamenin iptalini talep ettiğini, vasiyetnamede tanık olan kişilerin beyanlarının usulüne uygun alınmadığını, davaya konu vasiyetname tanzim edildiği sırada murisin 83 yaşında olduğunu, kısmi felçli olduğunu, ayırt etme gücüne sahip olmadığını, davaya konu vasiyetnamenin miras bırakanın tasarruf ehliyetinin bulunmadığı bir sırada mirasçı Süleyman'ın korkutması ve zorlaması sonucunda kanunda öngörülen şekil şartlarına uyulmadan yapıldığını, bu vasiyetnamenin iptalini talep etmiştir.Davalı vekili, cevap dilekçesinde; dava konusu vasiyetnamenin tüm şekil şartlarını taşıdığını ve vasiyetnamenin iptalini gerektirir hiçbir sebep bulunmadığını; ayrıca, murisin ölüm tarihindeki malvarlığı göz önüne alındığında, davacıların saklı payına tecavüzün söz konusu olmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Davacıların iddiası, dava konusu vasiyetnamenin ehliyetsizlik, şekle aykırılık ve irade fesadı nedeniyle iptaline ilişkindir. He ne kadar, yerel mahkemece şekil eksikliği bulunmadığından dava reddedilmiş ise de, irade fesadı konusuna hükmün gerekçesinde yer verilmemiş, bu sebeple red kararı hükümde gerekçelendirilmemiştir.Bilindiği üzere, Türk yargı sisteminde hâkim kendiliğinden bir davayı inceleyip, uyuşmazlığı çözemez. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak da, hâkim tarafların istekleri (taraflarca hazırlama ilkesi) ile bağlı tutulmuştur(HUMK m.72, 75, HMK. m. 24,25).Taraflarca hazırlama ilkesinin uygulandığı davalarda deliller kural olarak taraflarca gösterilir; hâkim delillere kendiliğinden başvuramaz. Ancak, hâkim bilirkişi deliline kendiliğinden (resen) başvurabilir. (HUMK. m.275, HMK. m. 266).Bundan başka hâkim, davanın her safhasında, iki tarafın iddiaları sınırları dâhilinde olmak üzere, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında tarafları dinleyebilir ve gerekli delillerin gösterilmesini ve verilmesini emredebilir(HUMK. m. 75/3, HMK. m 31 - Prof. Dr. Baki Kuru; Hukuk Muhakemeleri Usulü, Baskı: İstanbul 2001, Cilt:2 Sf: 1922).Davada; davacı tarafın, işlem tarihinde 83 yaşında olan murisin, akli dengesinin yerinde olmadığı, şeklindeki beyanı ile, mirasbırakanın, vasiyetnameyi düzenlediği tarihte fiil ehliyetinin bulunmadığını ileri sürdüğü anlaşılmaktadır. Fiil ehliyeti yokluğu; yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hâkimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir. Hele, fiil ehliyetinin nisbi bir kavram olması, kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi, bu yönde en yetkili sağlık kuruluşu olan Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da zorunlu kılmaktadır. Esasen, TMK. nun 409/2. maddesinde de, akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceği hüküm altına alınmıştır.Şu durumda, ehliyetsiz olduğu ileri sürülen mirasbırakanın vasiyetname tarihine yakın günlerde ve sonrasında tedavi görüp görmediği hususunda tarafların bilgisine başvurularak; varsa doktor raporları, hasta müşahede kâğıtları ve film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi, sonrasında işlem tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetinin olup olmadığının tesbiti için Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerekmektedir.O halde, mahkemece, davacı tarafın tüm delilleri toplanarak, ehliyetsizlik iddiası yönünden, işlem tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetinin olup olmadığının tesbiti için yukarıda açıklanan şekilde Adli Tıp Kurumundan rapor alınması ve hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması; irade fesadı yönünden dosyadaki deliller değerlendirilip, hangisine üstünlük tanındığı belirtilerek gerekçelendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddine ilişkin hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.