Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16798 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 13243 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : İZMİR 11. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 15/07/2014NUMARASI : 2013/854-2014/494Taraflar arasındaki iştirak nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde;tarafların 2008 yılında boşandıklarını, müşterek çocuk 2005 doğumlu M. C. 'ın velayetinin davacı anneye verildiğini,davalının açtığı katkı payı davasından feragat etmiş ise de psikolojik rahatsızlıkları nedeniyle babası olan A.. K..'ın kendisine vasi olarak atandığını ve vasisi aracılığıyla davacıya yönelik katkı payı davası açtığını,davanın halen derdest olduğunu,davacının iş kadını olduğunu,ancak bahsi geçen katkı payı davası nedeniyle tüm mal varlığına el konulduğunu ve çalışamadığını,müşterek çocuk M. C. 'ın ise otizm hastası olduğunu,özel bakım ve tedaviye ihtiyaç duyduğunu,ilaçlarının yurt dışından temin edildiğini,tedavi,okul vb. nedenlerle aylık 7.000 TL gideri bulunduğunu,davacının ikinci evliliğini yapıp bu evliliğinden de bir çocuğu olduğunu,ikinci evliliğine ilişkin olarak da boşanma aşamasında olup eşinden ayrı yaşadığını,davalının ise maddi durumunun çok iyi olduğunu,Amerika'da ve İzmir ili .............. ilçesinde taşınmazları bulunduğunu ve yükümlülüklerini yerine getirmemek için kendisine vasi atanmasını sağladığını,davalıya sadece annesinden kalan mal varlığının miktarının 3.000.000 TL civarında olduğunu belirterek, müşterek çocuk M. C. lehine aylık 7.000 TL iştirak nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde;davacının, davalıya ailesi tarafından verilen tüm taşınmazları ve müşterek kazançları ile elde ettikleri araçları önce kendi mülkiyetine geçirdiğini,daha sonra ise kısıtlı olan davalıyı ikna ederek anlaşmalı boşanmalarını sağladığını,davalının olayları idrak etmesi sonrasında davacıya yönelik katkı payı davası açtığını,ancak davacının yine kısıtlı olan davalıyı ikna ederek davadan feragat etmesini sağladığını,bunun üzerine kısıtlının babası olan vasi A.. K..'ın oğlu olan davalının kısıtlanması için dava açtığını ve mahkemece davalını kısıtlanmasına karar verilerek babası olan A.. K..'ın kendisine vasi tayin edildiğini,davacının iddialarının doğru olmadığını,kısıtlının mal varlığının kalmadığını,müşterek çocuk M. C. 'ın ise otizm hastası olmadığını ve gayet sağlıklı olduğunu,davacının davalıya babası tarafından bağışlanan İzmir ili ,.......... ilçesinde bulunan meskeni de davalıdan mal kaçırmak maksadı ile müşterek çocuk M. C. 'a devrettiğini,davalının malul aylığı dışında herhangi bir geliri olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece;davanın kısmen kabulü ile müşterek çocuk lehine aylık 4.000 TL iştirak nafakasına hükmedilmiş,hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava;iştirak nafakası talebine ilişkindir.Anne baba, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.(TMK m.182) Anne ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder.(TMK m.328/1) Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçlarıyla anne ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafakanın takdirinde çocuğun alıştığı yaşam şekli dikkate alınmalıdır.Diğer taraftan nafaka miktarı belirlenirken, çocuğa fiilen bakan anne babanın, bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olan harcamaların dikkate alınması zorunludur. Hakim, nafaka takdirinde; nafaka alacaklısı çocukların ihtiyaçlarıyla nafaka yükümlüsünün gelir durumu arasındaki dengeyi kurarak, hakkaniyet ölçüsünde nafakaya hükmetmelidir.Somut olayda;davalı vekilince süresi içerisinde 13.01.2014 tarihli beyan dilekçesi ile derdestlik itirazında bulunulduğu,derdestlik itirazına konu edilen İzmir 17.Aile Mahkemesi'nin 2015/328 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde ise,davacısının A. B. ,davalılarının ise C.. K.. ile A.. K.. olduğu,dava tarihinin 10.07.2013 olup ,iş bu dava tarihi olan 27.11.2013 tarihinden yaklaşık olarak 4,5 ay kadar önce açılıp derdest olduğu,yapılan yargılamada davalıların pasif husumet yokluğundan davanın reddine ilişkin kararın husumetin doğru kişilere yöneltildiği belirtilerek kararın bozulmasına karar verildiği ve bozma sonrası ilgili bozma ilamına uyulmak suretiyle yargılamaya devam edildiği anlaşılmaktadır.O halde,İzmir 17.Aile Mahkemesi'nde görülen 2015/328 Esas sayılı dava ile bu dava arasında yaklaşık olarak 4,5 ay kadar süre bulunduğu anlaşılmakla derdestlikten söz edilemeyeceği kuşkusuzdur.Ancak her iki dava arasındaki sürenin çok kısa olduğu da gözetildiğinde ,bu davanın açılmasını gerektirecek bir durum bulunmadığı mahkemece gözetilmek suretiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken,kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.