Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16777 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 8110 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. TÜKETİCİ MAHKEMESİTARİHİ : 01/10/2013NUMARASI : 2013/196-2013/45Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı 11.05.1998 tarihli Noter'de düzenlenen Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi ile 1099 ada, 2 parsel sayılı taşınmazın 9/170 hissesine takabül eden 6.kat 14 no'lu bağımsız bölümü davalıdan satın aldığını, davalının daireyi sözleşme ile kararlaştırılan tarihte teslim edemediğini, bu nedenle zarara uğradığını ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere, dairenin rayiç bedeli 6.000 YTL'nin 30.12.1998 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 03.11.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile de, taşınmazın rayiç değeri 32.786,20 TL ile, mahrum kaldığı kira bedeli 13.000.00 TL olmak üzere 39.786,20 TL'nin 30.12.1998 tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.Davalı, davaya cevap vermemiştir.Mahkemece, davacının ödediği satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi gereği dava tarihinde ulaştığı alım gücüne karşılık gelen 23.698.00 TL alacağın, 6.000.00 TL'lik kısmı yönünden dava tarihinden, 17.698.00 TL'lik kısmı yönünden ise, ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir.Taşınmaz mülkiyetini devir borcunu doğuran akitler resmi şekilde yapılmadıkça muteber olmaz (TMK 634/1), BK 213 (TBK 237) maddede de; taşınmaz satımının geçerli olması için getirilen resmi şekil şartı, taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri için de öngörülmüştür. Bu bağlamda, 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 26.maddesi taşınmaz satışları için tapu sicil muhafız ya da memurlarını yetkili kılmışken, 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 60/3 ve 89.maddeleri taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin noterlerce düzenleme şeklinde (re'sen) yapılacağı kuralını getirmiştir. Öyle ise, kaynağını BK'nun 22.maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri BK'nun 213.madde ile 4721 sayılı TMK'nun 706 ve Noterlik Kanunu'nun 89.maddeleri hükmü uyarınca, noter önünde re'sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan ve tam iki tarafa borç yükleyen kişisel hak doğuran sözleşmelerdendir. Davaya konu 11.05.1998 günlü düzenleme şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi resmi biçime uygun yapıldığından geçerli olup, tarafları bağlar.Satış vaadine konu ... ada 2 parsel 150.77 m2 arsanın 9/170 hissesi davalı adına kayıtlı iken 08.11.1997 tarihinde imar uygulaması neticesinde .... ada 8 parsel 156.87 m2 arsaya revizyon görmüş, 607/2400 hissesi davalı adına tescil edilmiş iken, dava dışı arsa sahiplerinin davalı aleyhine 11.06.1997 tarihinde Bağcılar Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açtıkları dava da; mahkemece yapılan yargılama sonucu davalı yüklenicinin temerrüdü nedeniyle adına olan tapunun iptaline karar verilmiş, bu mahkeme kararına istinaden de davalının 607/2400 hissesi 08.10.1999 tarihinde verilen karar sonucu iptal edilmiş ve hükmen 20.06.2000 tarihinde arsa sahipleri adına tescil edilmiştir. Bağcılar Belediye Başkanlığı'nın 27.05.2009 tarihli yazı içeriğinden de, dava konusu parselin en fazla dört katı yapılaşmaya haiz olduğundan, altı katlı bina yapılmasının imar mevzuatı hükümleri gereği mümkün olmadığı belirtilmiştir.Somut olay değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında, taşınmazın satış vaaadine yönelik sözlemenin noterde ve usulünce düzenlenmekle başlangıçta geçerli olarak kurulduğu, ancak daha sonra vaade konu taşınmazın arsa sahiplerinin açtığı dava sonucu hükmen davalı adına tapu kaydının iptal edilerek arsa sahipleri adına tescil olduğu ve bu nedenle taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin davalının kusuru nedeniyle ifasının imkansız hale geldiği, ancak bir taahhüt işlemi olarak satış vaadi sözleşmesinin yüklenici davalıyı borçlandıracağı açıktır.Taraflar arasında düzenlenen Satış Vaadi Sözleşmesi geçerli olup, sözleşmenin herhangi bir nedenle ifa edilmemesi sonucu alacaklı zarara uğrar. Davalı kendi kusuru ile sözleşmenin ifasını imkansız kıldığına göre, BK 96 (TBK 112) maddesi gereğince davacının akitten doğan müspet zararını tazmine mecburdur.Hal böyle olunca, mahkemece; Satış Vaadi Sözleşmesi'nin aynen ifasının imkansız hale geldiğini 20.06.2000 tarihindeki rayiç değeri uzman bilirkişi kurulunca saptanarak, hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.