MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/12/2013NUMARASI : 2012/273-2013/724Taraflar arasındaki itirazın iptali (abonelik) davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; davalı ............... Vakfı'nın davacı kurumun elektrik abonesi olduğunu, davalı vakfın 16.02.2004-04.12.2007 tarihleri arasında kullandığı elektrik için davacı kurum tarafından toplam 46 adet elektrik faturası tahakkuk ettirildiğini, davaya konu bu faturaların davalı vakıf tarafından itiraz edilmeyerek kesinleştiğini, söz konusu faturaların davalı vakıf tarafından ödenmemesi nedeniyle Bakırköy 11.İcra Müdürlüğü'nün 2009/1131 Esas sayılı takip dosyası ile davalı vakıf aleyhine icra takibi yapıldığını, gönderilen icra emrine davalı vakıf tarafından elektrik faturası tahakkuk ettirilen yerin ibadethane olduğu ve kamu hizmeti görülen bir yer olması nedeniyle elektrik kullanım bedeli talep edilemeyeceği belirtilerek, süresinde itiraz edildiğini ve takibin bu nedenle durduğunu, davalının itirazında haksız olduğunu belirterek, davalı vakfın borca, işlemiş faize ve borcun tüm ferilerine yapmış olduğu haksız ve kötü niyetli itirazının iptaline ve takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi sunmamış; 20.11.2013 tarihli beyan dilekçesinde ise; ilgili fatura tahakkuk ettirilen adresteki binada .......... yurttaşların ......... ibadetlerini yaptıkları bir .......... salonu, cenaze hizmetlerinin yürütüldüğü bir salon ve morg, yoksul insanlara yemek verilen büyük bir aşevi, kütüphane ve konferans salonu bulunduğunu, binadaki ana faaliyetin ............ İbadeti olduğunu, ...........i'nin .............-İslam anlayışındaki yurttaşların ibadet şekli olduğunu, .......... yurttaşların tüm yurttaşlık yükümlülüklerini diğer vatandaşlar gibi yerine getirdiklerini ve vergilerini ödediklerini, 5784 sayılı yasanın geçici 17.maddesinin 3.fıkrasına göre toplumun ibadetine açılmış ve ücretsiz girilen yerlerin aydınlatma giderlerinin Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinden karşılandığını, .......... yurttaşların vatandaşlık yükümlülüklerini yerine getirmelerine rağmen ibadet yapmak ve inançlarını yaşatmak için genel bütçeden hiçbir pay almadıklarını, bunun Anayasa'daki eşitlik ilkesine, AİHS'ne ve 1969 Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi'ne aykırı olduğunu, öncelikle ilgili binada ..........,cenaze hizmetleri bölümü ve aşevi olup olmadığına ilişkin olarak keşif yapılmasını talep ettiklerini, ilgili elektrik borcunun Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinden karşılanması gerektiğini savunarak, davanın husumet ve esas yönünden reddini istemiştir.Mahkemece; davanın kabulü ile davalının Bakırköy 11.İcra Müdürlüğü'nün 2009/1131 Esas sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, davacının yerinde görülmeyen icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Somut uyuşmazlıkta, ilk etapta açıklığa kavuşturulması gereken olgu, ............nin statüsü ve ibadethane kapsamında değerlendirmeye alınıp alınmayacağı hususudur. Bu konuda ülkemizdeki mevzuat incelendiğinde, başta Anayasamızın 90.maddesinin bir ve sonuncu fıkraları;"Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak antlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. (...)Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır." Anayasanın kanun önünde eşitlik ilkesine ilişkin 10.maddesi: "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir."Din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin Anayasa’nın 24.maddesi: “Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14.madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz." "Anayasa’nın 136.maddesi ise: “Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.” hükümlerini içermektedir.Bakanlar Kurulu’nun 2/1958 sayılı Kararında; Bakanlar Kurulu tarafından 18 Şubat 1935 tarihinde kabul edilen, “Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanunun Uygulanmasına İlişkin Nizamnamenin 3.maddesi ibadethaneyi şu şekilde tanımlamaktadır: “Mabetler, her din ibadetine mahsus ve usule uygun olarak teessüs etmiş olan kapalı mekânlardır.”Türk hukukunda, “mabet veya ibadethane” statüsü elde edilmesine ilişkin özel bir usul düzenlenmemiştir. Uygulamada, yukarıda anılan Nizamname, bir dine özgü ibadetler ile ibadethane arasında bir bağ kurduğu şeklinde yorumlanmaktadır.Bu konuya ilişkin metinlerde, yalnızca camiler, kiliseler ve sinagoglar (ve mescitler, küçük mahalle camileri), açıkça, sırasıyla Müslümanlık, Hristiyanlık ve Musevilik dinlerinin ibadethaneleri olarak kabul edilmektedirler. İbadethane nitelendirmesinin hukuk düzeni açısından pek çok önemli sonucu bulunmaktadır: Her şeyden önce, ibadethaneler birçok vergi ve harçtan muaf tutulmaktadır. Buna ek olarak, elektrik faturaları Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ödeneği ile karşılanmaktadır. Nihayet imar planları yapılırken bazı yerler, inşaası birtakım koşullara tabi olan ibadethanelere tahsis edilmektedir.Resmi Gazete’de 23 Mayıs 2002 tarihinde yayımlanan ve Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilen, 2002/4100 sayılı kararın somut olayla ilgili kısımları aşağıdaki gibidir:Madde 2“Aşağıda belirtilen [elektrik abone grubunda yer alan (kişi ya da kurumlar, bu Kararın 3üncü maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde 4736 sayılı Kanunun 1inci maddesinin birinci fıkrası hükmünden muaftır:(...)e) Hayır kurumları, dernekler, vakıflar, müzeler, resmi okullar (...),f) İbadethaneler (camiler, mescitler, kiliseler, havra ve sinagoglar) (...).Madde 3Bu kararın 2inci maddesinde belirtilen abone gruplarına uygulanacak tarifeler aşağıdaki usullere göre belirlenir:(...)e) Hayır kurumları, dernekler, vakıflar, müzeler, resmi okullar (...) abone grubu için, adı geçen gruba uygulanan ortalama satış fiyatı ile mesken abone grubuna uygulanan aylık ortalama satış fiyatı arasındaki fark kilowatt-saat başına 15 TL’yi geçemez (...)f) (...) ibadethanelerin elektrik enerjisi yıllık giderleri de Diyanet İşleri Başkanlığının takip eden yılı bütçesine konulacak ödeneklerden sağlanır (...).”19 Ocak 2002 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 4736 sayılı Kanun’un 1. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, bazı kamu kuruluşlarının, elektrik faturası ödeme muafiyetinden faydalanmaları mümkün değildir.5784 sayılı yasanın geçici 17. maddesinin 3. fıkrası: "Güvenlik amacıyla yapılan sınır aydınlatmalarına ait tüketim giderleri, İçişleri Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten, toplumun ibadetine açılmış ve ücretsiz girilen ibadethanelere ilişkin aydınlama giderleri ise Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanır." Ülkemizinde imzaladığı Uluslararası Sözleşmelere bakıldığında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşme’nin 14. maddesinde: “(...) Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.”Sözleşme’nin 9.maddesinde:“1. Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir; bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, kamuya açık veya kapalı ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.2. Din veya inancını açıklama özgürlüğü, sadece yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlık veya ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli sınırlamalara tabi tutulabilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.Davalı, faaliyette bulunduğu binada, ........... yurttaşların cem ibadetini yaptığını, ............ salonu, morg, yoksul insanlara yemek verilen aşevi, kütüphane ve konferans salonun mevcut olduğunu..............in, .........-İslam anlayışındaki yurttaşların ibadet şekli olduğunu, binadaki ana faaliyetin cem ibadeti olduğunu ileri sürmektedir. ............, ..............-İslam inanışına sahip yurttaşlarımızın öteden beri ........... ibadetini yaptıkları mekanın adıdır. "........... kelimesi, Arapça'da "toplanma" anlamına gelmekte ve dini, törensel ve ritüel uygulamalarının tümünü kapsamaktadır." Tüm .......... toplumunca kabul gören ...............leri, ............-İslam inancına sahip yurttaşların ibadet mekanıdır. Bu ibadet şekli Anadolu'da yüzyıllardan beri böyle süre gelmiş, .............. inançlarını bu şekilde devam ettirmişlerdir. "Öncelikle, bir mekanın ibadet yeri sayılıp sayılmamasının münhasıran o inanca tabi insanların taktirinde bulunmalıdır." .......... inancına mensup insanlarının inanç ve ibadet merkezlerinin cemevleri olduğu, ..........le birlikte tüm toplum kesimleri tarafından kabul edilmiş bir olgu ve gerçekliktir. ..............nin bir ibadet merkezi olduğu, Anadolu............nin gelenek ve kültürlerini yaşatmak ve geliştirmek üzere kurulduğu tartışma konusu olmaktan uzaktır." ............., Orta Asya'da ortaya çıkmış ancak büyük ölçüde Anadolu'da gelişmiştir. İki önemli tasavvufçu olan H. A. Y. (12.yüzyıl) ve H. B. V. (14.Yüzyıl), bu dini hareketin ortaya çıkmasında oldukça etkili olmuş, kaynağını Türk toplumu ve tarihinden almıştır." ................ ve..............le ilgili sorunlar ülkemizde ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde yargılama konusu olmuştur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2014/7 -1038 E, 2014/990 K.sayılı 03/12/2014 günlü kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi H. ve E. Z. Davası- Türkiye Başvuru No. ............., ........................... Vakfı/ Türkiye Davası Başvuru No: ................. ). Nitekim, .............. Vakfı/ Türkiye Davası Başvuru No:...................... olan dava, somut olayla birebir örtüşmektedir. Her iki davanın tarafları aynı olup, konuları benzerdir. Bu davada Ülkemizin, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmenin 9 ve 14.maddelerini ihlal ettiğine hükmedilmiştir.Tüm bu maddeler ve özellikle Uluslararası Sözleşme hükümleri ile birlikte normatif düzenlemeler kapsamında hukuki olgulara göre; cemevlerinin ibadethane kapsamında değerlendirilmesi gerektiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9 ve 14. maddelerine aykırı olduğunu bildirir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin .........................Vakfı Davası Başvuru No:32093/10 kararı da dikkate alınarak, davalı vakıfta, alanında uzman bilirkişi marifetiyle keşif yapılarak; söz konusu vakfın ibadethane kapsamında değerlendirilecek bu bölüme ait aydınlatma giderleri tam olarak tespit edilmeli ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekir. Bu yönde bir araştırma ve inceleme yapılmaksızın davanın kabulü usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.