Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16774 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 21244 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ANKARA 7. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 30/09/2014NUMARASI : 2013/1734-2014/1240Taraflar arasındaki ziynet alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili (boşanma davasından tefrik edilen dava) dilekçesinde; tarafların evlendiği tarihten 2 hafta geçmiş olmasına ve taraflar balayında iken, davalının davacıya maddi sıkıntı içinde olduklarını, evlenirken patronundan para aldığını, bu parayı acilen ödemesi gerektiğini söyleyerek düğünde takılan altınları davacıdan istediğini, tüm altınların davalı tarafından davacıdan alınarak satıldığını belirterek, düğünde davacıya takılan 20 adet (20-24 gr.olup 35.000-38.000 TL) burma bilezik, 3 adet künye(2.000 TL), 20 adet çeyrek altın(3.000 TL), 1 adet 22 ayar takı seti(4.000 TL) olmak üzere sayılan ziynet eşyalarının davacıya aynen iadesini, aynen iadenin mümkün olmaması halinde değeri olan toplam 45.000 TL'nin (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile) davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı, cevap dilekçesi sunmamıştır.Mahkemece; tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, davacının boşanma dosyasındaki tanık anlatımlarına dayanarak başka delil göstermediği, boşanma davasında davalının tanık ve delil bildirmediği, davacı tanığı olarak dinlenen davacının annesinin beyanında davalının 1-1,5 yıl evvel valizini alarak evden ayrıldığını, evli kaldıkları dönemlerde davalının sorumsuzlukları nedeniyle ekonomik sıkıntılar yaşadıklarını, kızına hediye olarak verdiği küpe ve bileziğin davalı tarafından bozdurulup bilgisayar aldığını, kızının kredi çekerek borç ödediğini beyan ettiği, diğer tanığın ise ziynet eşyalarına ilişkin bilgisi olmadığının görüldüğü, tarafların ekonomik sıkıntı içinde olduklarının açık olduğu, düğünde takılan ziynet eşyalarına ise ne olduğu hususunda net bir bilgi olmadığı, kuralın ziynet eşyalarının kadının yedinde bulunması olup davalının bunları götürdüğü ya da iade edilmek üzere aldığına dair delil ve iddia bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür.Hayat deneylerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır. Dava konusu kadına ait altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir. Çeşitli sebeplerle (ev veya araç alımı, evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı vs) koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesi zorunludur. Somut olayda; davacı davalının borçları nedeniyle düğünden hemen sonra altınların kendisinden alınarak bozdurulduğunu iddia etmiş,mahkemece de davacı kadının evden ayrılırken ziynetleri beraberinde götürmesinin karine olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı evden ayrılırken ziynet eşyalarının evde kaldığını iddia ederek bu davayı açmamış, delil olarak dayandığı ve bu davanın tefrik edildiği boşanma dava dosyası incelendiğinde de görüleceği üzere, ziynet eşyalarının balayında oldukları sırada patronuna olan borçlarını ödeyeceği gerekçesi ile davalı tarafından kendisinden alınarak bozdurulduğuna dayandırmıştır. Boşanma dava dosyasındaki davalının cevap dilekçesi incelendiğinde ise,davalı ticaretle uğraşmasının verdiği zorluklar nedeniyle borç almak durumunda kaldığını kabul etmiş, ancak halihazırda iyi bir işi ve düzenli geliri olup, az miktarda borcu kaldığını belirtmiştir.Yine, boşanma dosyasında dinlenen davacının annesi olan tanık Y. A. 'in de, davalının evlendikten sonra 30.000 TL'lik senedinin ortaya çıktığını, düğünde takılan takılar bozdurularak bunların ödendiğini, kızına doğum günü gibi özel günlerde hediye olarak verdiği bir bileziği de davalının bozdurarak bilgisayar aldığını, yine kendisine ait aile yadigarı olan küpesini de kızına hediye ettiğini, bunun da davalı tarafından alınıp bozdurulduğunu beyan ettiği nazara alındığında davacının iddialarının bu tanık beyanı ile de doğrulandığı anlaşılmaktadır.Bu durumda, davacının iddiası, tanık beyanı ve davalının savunması birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu edilen ziynet eşyalarının davalı tarafından davacıdan alınarak bozdurulduğunun ve davacıya iade edilmemek üzere alındığının da davalı tarafından kanıtlanamadığının kabulü gerekirken, mahkemece kuralın ziynet eşyalarının kadının yedinde bulunması olup, davalının bunları götürdüğü ya da iade edilmek üzere aldığına dair delil bulunmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.