MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesi ile; davalının davaya konu adreste kaçak elektrik kullandığından bahisle düzenlenen faturaların tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali ile icra-inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı cevap dilekçesi ile; kaçak elektrik kullandığından bahisle asliye ceza mahkemesinde yapılan yargılamada beraat ettiğini, beraat ettiği davada alınan bilirkişi raporu ile kaçak kullanmadığının tespit edildiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; 18.03.2005 tarih ve 290586 no.lu kaçak elektrik zabıt varakasında bizzat işyerinde bulunan davalının "Borçtan dolayı sayaç söküldü bizde bu şekilde cereyan kullanıyoruz" şeklinde tutanağı tutan idare mensuplarına bilgi verdiği fakat tutanağı imzalamaktan ise imtina etmiş olduğu, tutanaktaki davalının vermiş olduğu bu bilgi ve beyanına rağmen davalı vekilinin delil olarak dosyaya sunmuş olduğu ....Ceza Mahkemesinin kesinleşen 16.11.2006 tarih ve 2006/1140 sayılı beraat kararındaki gerekçeye itibar edilmeyerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, somut olay yönüyle, ceza mahkemesince verilen kararın 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 53. maddesi uyarınca hukuk hakimini bağlayıp bağlamayacağı üzerinde durulmalıdır.''818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 'ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet' başlıklı 53. maddesi; 'Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.' hükmünü içermektedir.....Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin delil yetersizliğine dayanan beraat kararının hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır (.... )Somut olayda da;....Mahkemesinin kesinleşen 16.11.2006 tarih ve 2006/1140 sayılı ilama bakıldığında; ''...kaçak elektrik zaptı düzenlenen oda ile dosyamız sanığı ...'ün herhangi bir irtibatının bulunmadığı, sanığın bu odayı hiçbir zaman yani ne suç tarihinden önce ne de sonrasında kullanmadığı dolayısıyla olay ve kaçak tutanağı ile ilgisinin olmadığı anlaşıldığı...'' gerekçesi ile davalının kaçak elektriğin kullanıldığı han odası ile ilgisinin tespit edilemediğinden beraatine karar verildiği, bu karar ile suçun davacı tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespit edildiği anlaşılmaktadır.Bunun yanında mahkemenin gerekçeli kararında bahsettiği 18.03.2005 tarihli kaçak tutanağına bakıldığında davalının olduğu iddia edilen beyanın altında imzasının olmadığı, imzadan imtina ettiğinin yazıldığı da görülmektedir.O halde mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar ile davacının kaçak kullanmadığına dair kesinleşmiş beraat kararı doğrultusunda davanın reddine karar vermek gerekir iken kısmen kabul kararı verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.