Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1663 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17036 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : AYDIN 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/06/2013NUMARASI : 2012/271-2013/316 Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının, davalıların ortak murisi Mehmet Hayıt'tan 17.5.1991 tarihli harici satış sözleşmesi ile davaya konu taşınmazın 117 m2'lik kısmını 6.000.000 TL (eski TL) bedelle satın aldığını, taşınmaza zilyed olmasına rağmen, tapu devrinin gerçekleştirilmediğini belirterek davalıların murisine ödenen 6.000 TL'nin yasal mirasçı olmaları nedeniyle davalılardan denkleştirici adalet ilkesi uyarınca tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevabında; davacı ile yapılan harici satış sözleşmesinin geçersiz olduğunu, geçersiz sözleşme gereğince, davacının ancak ödediği 0,60 kuruşu talep edebileceğini, bu parayı ödemeye hazır olduklarını belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; davacının haricen satın aldığı taşınmazı ve üzerindeki evi halen kullanmaya devam etmesi nedeniyle, dava tarihi itibariyle oluşan bir zarar bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı ile davalıların murisi arasında haricen düzenlenen taşınmaz satış sözleşmesi nedeniyle, davacı tarafından 6.000 TL ödendiği, ancak tapuda resmi satışın yapılmadığı anlaşılmakta olup, satış tarihi itibariyle tapulu olan taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersizdir. (MK.706, BK.213, Tapu K.26 ve Noterlik K.60 maddeleri) Bu durumda taraflar sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre karşılıklı olarak verdiklerini iade ile yükümlüdürler. Harici satıma konu edilen taşınmazın davacı tarafından kullanılıyor olması, davacının harici satım sözleşmesi gereğince ödediği bedeli davalılardan sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsil etmesine engel değildir. Taşınmazın davacı tarafından kullanılıyor olması, faizin başlangıcı yönünden önem arzetmekte olup, davacı kullandığı taşınmazı iade etmediği takdirde, ödediği satış bedeli için faiz talep edemez. Hal böyle olunca mahkemece; davacı tarafça 17.05.1991 tarihli harici sözleşme ile ödenen satış bedelinin, ifanın imkansız hale geldiği tarih saptanarak bu tarih itibariyle, ifanın imkansız hale geldiği tarihin saptanamaması halinde dava tarihi itibariyle, enflasyon, üretici ve tüketici fiyatları endeksleri, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün yukarıda açıklanan ilke ve esaslar altında uzman bilirkişi veya kurulundan nedenlerini açıklayıcı, taraf, hâkim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlemesi ve bu miktara hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile taşınmazın halen davacı tarafından kullanılmaya devam edilmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.