MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacılar, 25.12.1982 tarihli Satış Mukavelesi ile davalıdan 8.000 m² araziyi üzerindeki gecekondu ile birlikte satın aldıklarını, satış bedelini ödeyip zilyetliğini teslim aldıkları taşınmazın davalı tapuda devrini vermeyip, başka kişiye sattığını ileri sürerek, taşınmazın dava tarihindeki değeri, olmadığı takdirde satış bedeli 600.000 TL'nin denkleştirici adalet ilkesi gereği fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL'nin sözleşme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı, davanın zamanaşımı nedeniyle reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dava, satım sözleşmesine dayanarak ödenen bedelin denkleştirici adalet kurallarına göre ulaştığı alım gücü değerinin ya da taşınmazın dava tarihindeki değerinin tahsiline ilişkindir.07.06.1939 tarih ve 1936/31 E.-1939/47 K.sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre "Taşınmaz malın haricen satışına ve satış vaadine ilişkin akit ve işlemler yasaca geçerli değilse de, bir tarafın tapu dairesinde ferağın yapılmasını üstlenmesi koşuluna karşı diğer tarafın taşınmaz malın bedelini verdiğine, bedelin geri verilmesi de üstlenilmiş olduğuna göre; bu gibi davalar 10 yıllık genel zamanaşımına bağlı olurlar.( BK 125, TBK 146.md.) Sürenin başlangıcı da ferağdan cayma ve çekinme tarihidir. Davacı alıcı, taşınmazda halen zilyet ise bu içtihadi birleştirme kararına göre 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğundan söz edilemez. (13 H.D 05.06.2001 tarih, 2001/5231 E.-2001/6114 K.)Mahkemece; dava konusu taşınmazın üzerinde davacının zilyetliğinin bulunmadığı, tahsis belgesinin dava dışı kişiye ait olduğu, sözleşmeden doğan zararın öğrenilmesinden itibaren 1 yıl, her halükarda eski Borçlar Kanununun 125.maddesine göre 10 yıl içerisinde dava açılması gerektiği, süresinden sonra açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.Ancak, davacıların taşınmazda zilyetliği sürdüğü sürece alacak muaccel olmadığından zamanaşımı süresi işlemeye başlamaz. Davacılar, davalının taşınmazın zilyetliğini teslim ettiğini, halen de zilyetliğin kendilerinde olduğunu ileri sürdüklerine göre, davacı tarafa bu konuda delillerini, davalıya da karşı delillerini sormak, ayrıca davalı tarafından ibraz edilen tapu tahsis belgesinin davacılara satılan dava konusu yere ait olup olmadığı, mahallinde uzman bilirkişi marifetiyle keşif yapılarak tespit edilmeli, zilyetliğin devam edip etmediği, taşınmazın üçüncü şahsa tapu tahsis belgesi ile satılıp satılmadığı, eş söyleyişle ferağın imkansız olduğu tarih belirlenerek zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı belirlenerek, sonucuna uygun bir karar verilmelidir.Ayrıca, Adli Tıp Kurumunca dava dilekçesinin davalıya tebliğine ilişkin tebliğ mazbatasındaki imzanın davalının eli ürünü olmadığı tespit edildiği halde, mahkemece, karar gerekçesinde sözleşmedeki imzanın davalının eli ürünü olmadığının belirtilmesi de kabul şekli bakımından doğru görülmemiştir.Bozma nedenine göre, davacılar vekilinin sair temyiz itirazları değerlendirilmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.