MAHKEMESİ : ORTAKÖY(AKSARAY) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/03/2014NUMARASI : 2013/212-2014/154Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesi ile; Ortaköy Belediyesinin 28.07.1992 tarihli Encümen kararı ile Aksaray ili .......... ilçesi ...........Mahalle ....... ada .......parselde kayıtlı gayrimenkulün müvekkiline satılmasına karar verildiğini, müvekkilinin söz konusu bedeli toplam 4.400.000 TL olarak ödediğini, ancak kendisine tapunun verilmediğini, müvekkilinin uzun yıllar emlak vergilerini ödediğini, en son olarak yaklaşık 5-6 yıl önce söz konusu yerin herhangi bir şekilde verilmeyeceğini, belediyenin malı olduğunu söylediklerini iddia ederek gayrimenkul için ödemiş olduğu paranın günümüzdeki alım gücü olan 5000 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; hukuki işlemin baştan itibaren geçersiz olduğunu, belediyeye ait taşınmazların satışına karar verme yetkisinin belediye meclislerine ait olduğunu, davacı tarafın belediye encümen kararı ile satın aldığını belirttiğini, belediye encümenlerinin hukuken taşınmaz satışı yapmalarının mümkün olmadığını, alacağın hak düşürücü süre geçtikten sonra talep edildiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; davacının ödediği bedelin dava tarihi itibariyle ulaştığı değerinin, 18.02.2014 havale tarihli bilirkişi raporunda 1.361,94TL olarak tespit edildiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 1.361,94 TL'nin davalı Belediyeden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak; Denkleştirici Adalet İlkesi, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut verileri tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.Başka bir deyişle, denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ifanın imkansız hale geldiği tarihteki alım gücüne uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.Mahkemece; ödenen satış bedelinin, ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle (çeşitli ekonomik etkenlerin TEFE-TÜFE artış oranları, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar, faiz ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle) ulaşacağı alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde, uzman bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenmeli; bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmelidir. Oysa, somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda yalnızca ÜFE, altın, döviz, asgari ücret esas alınmış ise de faiz hesaplamaya dahil edilmemiştir.O halde mahkemece; uzman bilirkişi aracılığı ile davacının ödediği satış bedelinin, ifanın imkansız hale geldiği tarihte ulaşacağı alım gücü; çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs) ortalamaları alınmak suretiyle belirlemesi ve bu yöntemle belirlenecek miktara hükmedilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.