Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1635 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8903 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İSTANBUL 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/12/2013NUMARASI : 2012/531-2013/589Taraflar arasında görülen sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacılar vekili dilekçesinde; tarafların ortak murisi olan Ç... G..'in, 15.12.2007 tarihinde vefat ettiğini, murisin davalı oğlu O.. G.. ile banka şubesinde mevcut ortak hesabında bulunan toplam 129.627,56 TL nin murisin ölümünden bir hafta önce 07.12.2007 tarihinde, davalı mirasçı O.. G.. tarafından bankadan çekilerek ortak hesabın kapatıldığını, davaya konu ortak hesapta, davalının ortaklığının söz konusu olmadığını, murisin yaşlı ve ağır hasta olması nedeniyle ortak hesap olarak oluşturulduğunu, murise ve dolayısıyla mirasçılara ait banka hesabındaki paranın tamamını kendi üzerine alan davalıdan, müvekkillerinin payı olan toplam 64.813,77 TL.nin davalının kazanım tarihinden itibaren getirisi ile birlikte, müvekkillerine iadesine karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili dilekçesinde ; dava dilekçesinde adı geçen ortak muris Ç.. G.. adına Türkiye İş Bankası ...Şubesinde bulunduğu söylenen hesabın, davalı müvekkilinin ve aynı zamanda davacıların babası H.... G... adına kayıtlı bir hesap olduğunu, hesaptaki mevcut mevduatın, H... G...'in ve arkasından Ç.... G...'in vefatı üzerine alınan veraset ilamlarına göre, davacıların da içinde bulunduğu şekilde Ç... G... mirasçıları arasında paylaşıldığını davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece davanın kabulü ile ortak hesabın, murisin vadeli hesabının ortak hesaba çevrilmesi ile oluşturulduğu, hesabın kapatıldığı 07.12.2007 tarihinden 3-5 gün sonra 15.12.2007 tarihinde vefat eden murisin terekesinden hesaptaki miktar kadar para çıkmadığı, nereye harcandığının anlaşılmadığı, muris Çeriman Güneş adına kayıtlı hesabın tüm hesap hareketlerinden toplam 129.627,56 TL.nin çekildiğinden bahisle 32.406,89 TL nin davacı M.. G..'e, 16.203,44 TL nin davacı B.. G..'e, 16.203,44 TL nin davacı E.. G..'e aidiyeti ile murisin ölüm tarihi olan 15.12.2007 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak belirtilen miktarlarda davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava; müşterek hesapta bulunan paranın tamamının davalı tarafından çekildiği ileri sürülerek paranın tahsili için açılan sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davasıdır.Bankacılıkta birden fazla kişi birlikte hesap açtırır ve her biri tek başına hesaptan para çekme yetkisine sahip olursa, bu hesaba teselsüllü ortak hesap (müşterek hesap) denir ve BK.nun 148.maddesi gereğince hesap sahipleri bankaya karşı müteselsil alacaklı durumunda olur. Banka, ortak hesap sahiplerinden birine ödemede bulunma ile, diğer hesap sahibine de ödemede bulunmuş sayılır. Uygulamada hesap cüzdanına ve hesap kartonuna hesabın teselsüllü olduğu yolunda kayıt yazılması yeterli görülmektedir. BK.nun 148. maddesi gereğince hesap sahipleri bankaya karşı müteselsil alacaklı durumundadır. Müşterek hesapların diğer bir türü de, hesap sahiplerinin müşterek imza ile para çekmeye yetkili oldukları hesaplardır. Böyle bir hesap tarzında alacaklılar tasarruf yetkilerini sınırlamış olurlar. Müşterek hesap, bir tasarruf kaydını içermiyorsa ve hesap açtıranlar, hesaptaki paradan tasarruf yetkisini birlikte veya münferiden kullanılacaklarını belirtmeden hesap açtırmışlar ise, bu durumda bölünebilir hesaptan söz edilir ve somut olayın özelliklerine göre hesap sahiplerinin eşit oranda pay sahibi olduklarının kabulü gerekir(Prof.Dr. S... R... Bankalar Kanunu Şerhi, Ankara, 2002, sh 384-386 ve Prof.Dr. Ü...T.... Banka Hukukunun Esasları, İstanbul, 1988, sh.330-331).I-Birden fazla kimsenin bankada açtırdıkları ortak hesap, sözleşmeye dayanan müteselsil alacaklılık tipini oluşturur.Ortak hesaptaki hesap üzerinde hak sahibi birden fazla kimse gözükür. Bu durumda banka tıpkı bireysel hesapta olduğu gibi aynı edimi hesap alacaklılarına karşı borçlanır.Hesap türünün belirlenmesinde temel ölçüt bankaya ödeme yapan kişinin iradesidir. Ancak ödeme yapan kişinin iç iradesi yerine banka tarafından anlaşılabilir olan ya da görülebilir iradesi önemlidir. (Bkz........, Türk-İsviçre Medeni Hukukunda Alacaklılar Arası Teselsül-doktora tezi-Ank.2003, sh.168, dip not: 68 ve ora da anılan : C...ve ...).Bilimsel öğretide ortak hesap kavramı adı altında hem “tek imzalı (teselsüllü) ortak hesap hem de “birlikte imzalı ortak hesap” türü anlaşılmaktadır. Ortak hesap türü ayırımını sağlayan tek ölçüt, banka nezdindeki hesap üzerinde birlikte alacaklıların tasarruf yetkilerinin şeklidir. İlkinde her bir mudi banka hesabı üzerinde diğerlerinin katılımı olmaksızın tasarruf edebilmektedir. Buna karşın birlikte imzalı ortak hesapta her bir mudi tek başına hesap üzerinde tasarruf edemez, banka ancak bütün mudilere birlikte ödeme yaparsa borcundan kurtulmuş olur (Bu konuda özlü bilgi için bkz. T...., Ü..: Banka Hukukunun Esasları, İst.1988, sh.328 vd.)II- Müşterek hesabı açan ve müşterek mevduatın konusu olan parayı yatıran hesap sahibinin sözleşmeyi imzalaması ile sözleşmenin banka ile diğer hesap sahipleri arasında kurulmuş olduğunun kabulü gerekir. Diğer müşterek hesap sahiplerinin imzalarının sözleşmede bulunmaması sonucu etkilemez. Bunun aksi, sözleşmenin kuruluşunun imzaları eksik olan diğer hak sahiplerinin imzalarının tamamlanmasına bağlı tutulduğuna dair sözleşmede bir hükmün yer almış olmasına bağlıdır. Matbu sözleşme metninde böyle bir kayıt olmamasına, matbu sözleşme metninin banka yetkilileri ve müşterek hesabı açtıran ve mevduatı bankaya yatıran hesap sahibinin imzalarına rağmen, sözleşmede taraf olarak isimleri bulunan diğer hesap sahiplerinin imzalarının “yokluğu” nedeniyle sözleşmenin kurulmadığını iddia etmek, doğruluk ve dürüstlük kuralına uygun düşmez. (K..., İ..: Banka Sözleşmeleri Hukuku, c.1, Ank. 1996,sh.233 vd.) O halde denilebilir ki, teselsüllü müşterek hesabın açılması sırasında hesabı açtıranın dışındaki diğer hesap sahiplerinin imzalarının bulunmaması ancak, teselsüllü müşterek hesap sözleşmesinde tüm hesap sahiplerinin sözleşmeyi imzalamaları halinde sözleşmenin yürürlüğe gireceği yönünde bir hüküm mevcutsa, sözleşmenin kuruluşuna engel olur.III- Açıklık bulunmaması halinde, teselsüllü hesabın varlığı kabul edilir. Bir başka anlatımla, müşterek hesap açılırken bankaya aksine bir anlaşma sunulmamışsa, bankadaki müşterek hesabın, aktif teselsüllü müşterek hesap olduğu bilimsel öğretide oybirliği ile kabul edilmektedir (T... sh.329;Kaplan, sh.235,236 ve orada anılan Yargıtay Kararları).Hesap sahiplerinin her biri müteselsil alacaklı sıfatına sahiptir. Zira, ortak hesap sahiplerinin banka karşısındaki yetkileri müteselsil alacaklılığın söz konusu olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü ortak hesapta BK.mad.148/1’deki hükme uygun olarak, her bir hesap sahibi banka nezdindeki tutarın tamamı üzerinde bağımsız şekilde tasarruf edebilmektedir. Bilimsel öğretideki baskın görüş, ortak hesap halinde alacaklılar arası teselsülün olduğu yönündedir (Bkz. Acar, sh.172 ve dip,not: 98’de anılan yerli ve yabancı yazarlar ile İsviçre Federal Mahkemesinin kararlarına).IV- Müşterek hesaptaki paylar, aksi iddia edilip kanıtlanmadıkça birbirine eşittir. Zira, para müşterek hesaba yatırıldığına ve pay bakımından bir anlaşma bulunmadığına göre, mülkiyetin yarı yarıya olmak üzere hak sahiplerine ait olması gerekir (11.HD.21.3.2002;1579/2539;Acar, sh. 336,337). V- Mevduat hesabı birden fazla kişiye ait ise, mudilerden birinin ölümü halinde, -aksine sözleşme yoksa- hesaptaki paralar eşit paylara bölünecek ve hayatta kalan mudiye kendi payı ödenebilecektir (R...., S.. : Bankalar Kanunu Şerhi, Ank.2002, sh.390). Zira, taraflardan her biri hesaptan para çekerken payına göre kendi adına, payından fazlası için diğer hesap sahibinin vekili olarak hareket etmekte olup, payından fazla çektiği miktarda diğer hesap sahibine göre borçlu durumuna girer (2.HD. 29.1.1987, 495/11191; HGK. 11.2.1998, 40/75).Öte yandan Zamanaşımı, bir hakkın belli bir sürede kullanılmaması nedeniyle dava edilebilme niteliğinden yoksunluk durumu olup, burada hak sona ermemekte, sadece dava edilebilme niteliği ortadan kalkmaktadır.Hakkın ileri sürülebilmesine engel olduğundan zamanaşımı itirazının öncelikle çözümlenmesi gerekir.Yine sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre borçludan faiz talep edilebilmesi için zenginleşenin iyi niyetli ya da kötü niyetli olduğuna bakılmadan temerrüde düşürülmesi gerekir. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işleyeme başlamaz.Somut olayda yasal süresi içerisinde yapılan zamanaşımı itirazına rağmen mahkemece zamanaşımı hususunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeden işin esası hakkında hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Mahkemece yapılacak iş; yukarıda açıklanan gerekçeler ışığında, davalı tarafın zamanaşımı savunması karşısında zamanaşımı hususunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi, zamanaşımı itirazı reddedilirse müşterek hesaptaki ilkelere göre davalı tarafın temerrüde düşürülüp düşürülmediği araştırılarak önceden davalının temerrüde düşürüldüğü kanıtlanamadığı takdirde dava tarihinden itibaren faize hükmetmektir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.