Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16302 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 11179 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen muhdesatın aidiyetinin tespiti, alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili, davacının babası olan davalı ...'ın....sayılı taşınmazın maliki olduğunu ve bu taşınmaz üzerinde bulunan 1 bodrum kat + 3 normal kat olmak üzere toplam dört katlı bina bulunduğunu, bu binanın 3. katının davacı tarafından davalının muvafakatı doğrultusunda inşaa ettirildiğini ve davacının yaklaşık 8-10 yıl kadar bu katta oturduktan sonra taşındığını ancak davalının daha sonra bu katta davacının hiç bir hakkı olmadığını iddia etmek ve bu taşınmazı kiraya vermek suretiyle kullandığını ileri sürerek, davaya konu taşınmaz üzerinde bulunan dört katlı binanın üçüncü katının muhtesatının davacıya aidiyetinin tespitine, muhdesat bedeli olarak şimdilik 10.000,00-TL'nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının davalı babasına ait binada hiçbir hakkı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davaya konu ....parsel sayılı taşınmaz üzerinde 1 bodrum kat ve 3 normal kattan oluşan dört katlı betonarme bina bulunduğu, davacının aralarındaki baba oğul ilişkisine ve davalının rızasına dayanarak davaya konu binanın bodrum kat üstü ikinci katının inşaatının davacı tarafından yapıldığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL alacağın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir Uyuşmazlık; davacı tarafından yemin metni sunulduktan ve davalı tarafından yemin teklifi kabul edildikten sonra, davacının yemin teklifinden vazgeçebilip vazgeçemeyeceği noktasında toplanmaktadır..... Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir (HMK.md.190). HMK' nun 227. maddesi gereğince; Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf dahi yemin teklif edebilir. Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni delil de gösteremez. HMK' nun 228. maddesi gereğince; Yemin teklif edilen kimse; duruşmada bizzat hazır bulunmadığı takdirde, kendisine yemin için bir davetiye çıkarılır. Yemin davetiyesine, yemine konu hususlar hakkında sorulacak sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği veya gelip de yemini iade etmediği yahut yemini eda etmekten kaçındığı takdirde, yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı yazılarak kendisine bildirilir. Bu davetiyenin usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesine rağmen, taraf oturuma gelmez ise, yemin konusu vakıaları kabul etmiş sayılır. Somut olayda; davacı vekili tarafından 17.05.2012 tarihinde mahkemeye yemin metni sunulduğu, davacının 27.06.2012 tarihli dilekçesiyle yemin teklifinden gördüğü lüzum üzerine vazgeçtiğini beyan ettiği, davalı vekilinin 28.06.2012 tarihli celsede davacının yeminden vazgeçme beyanını kabul etmediği, davalının yemin etmeye hazır olduğunu beyan ettiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, yemin teklif olunan davalının yemin etmeye hazır olduğunu bildirmesine rağmen, davacının yeminden vazgeçebilip geçemeyeceği hususu hüküm gerekçesinde tartışılmadan, davacının yeminden vazgeçme dilekçesi kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.