Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 16185 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 13096 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVACILAR : ... VS. VEK.AV....Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacılar vekili dilekçesinde, tarafların davalının satış tarihi itibari ile maliki olduğu ....mevkii 1 pafta, 22 parsel de 4780 m2'lik taşınmazın 2390 m2'sinin davacılara 500.000.000 TL karşılığında satılması konusunda anlaştıklarını, davalının sözleşme tarihi olan 14.11.1994 tarihinde satış bedelini teslim aldığını ancak üzerine düşen devir yükümlülüğünü yerine getirmediğini belirterek, taraflar arasında imzalanan 14.11.1994 tarihli sözleşmeye konu 2390 m2 tarlanın satış bedeli olan 500.000.000 TL (Beş yüz milyon)'nin günümüz alım gücüne göre hesaplanarak dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı savunmasında, davacılara satış bedelinin geri ödendiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davacılar adına gönderilen isticvap davetiyesine rağmen davacıların gelmedikleri ve davacıların davalı tarafa “yemin” teklif etme hakkından vazgeçmiş sayıldıkları, böylelikle de davalı tarafından geri ödeme olgusunun ispat edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Dava konusu uyuşmazlık, geçersiz taşınmaz sözleşmesinden kaynaklı ödenen satış bedelinin sebepsiz zenginleşme kurallarına dayanarak tahsili talebine ilişkindir.Medeni Yasa'nın 6.maddesine göre "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." Medeni Yasa'nın bu hükmü 6100 sayılı Hukuk Yargılama Yasası'nın 190.maddesinin 1.fıkrasında bir başka biçimde yinelenmiş olup; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir" denilmiştir. Bu bağlamda kural olarak davanın taraflarından her biri iddiasını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.....İkrardan söz edilebilmesi için, bir tarafın bir vakıa ileri sürmüş olması, diğer tarafın da bu vakıanın doğru olduğunu bildirmesi gerekir.Bileşik (mürekkep) ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıa karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle; eş söyleyişle, vakıanın doğru olduğu ve bildirilen vasıfta bulunduğu kabul edilmekle birlikte, ikrara öyle bir vakıa eklenir ki, eklenen bu vakıa, ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile, ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre, bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır.Bağlantılı bileşik ikrarda, ispat yükü ikrar eden tarafa aittir.Somut olayda; davalı satıcı, davacı ile aralarındaki satış ilişkisini kabul etmekte, ancak davacının ödediği satış bedelini davacıya iade ettiğini beyan etmektedir. Bu durumda davalı taraf bağlantılı bileşik ikrarda bulunmuş olup, ispat yükü davalı tarafa ait olacaktır.Dosyanın incelenmesinden, davalı tarafın geri ödemeye ilişkin birtakım ödeme belgelerinin sunulduğu görülmüştür.Öyle ise mahkemece, ispat yükü davalı tarafta kabul edilerek, davalının sunduğu ödeme belgeleri de dikkate alınarak, davalının buna ilişkin tüm delilleri toplanıp, gerektiğinde de davalının dilekçesinde “yemin” deliline de dayandığının anlaşılması karşısında, davalıya davacı tarafa yönelik olarak "yemin" teklif etme hakkının da bulunduğu hatırlatılarak, yaptırılacak yeminin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.