Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16157 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 11774 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Dava ve ıslah dilekçesinde, davalıya ait taşınmazın harici sözleşme ile satın alındığı ve 90 000,00 TL peşinat ödendiği halde sözleşme gereğinin yerine getirilmediği, tapudan resmi devir işleminin yapılmadığı ileri sürülerek ödenen paranın faizi ile birlikte tahsili istenilmiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddine, 90 000,00 TL alacağın 23/07/2008 temerrüt tarihinden başlayacak yasal faizleri ile birlikte davalıdan tahsili cihetine gidilmiş, hüküm, süresinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, geçersiz sözleşme gereğince ödenen satış bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsili isteminden ibarettir.Davacı, 02.06.2008 tarihli satım sözleşmesine dayanmakta, davalı ise davacı ile aralarında taşınmaz satışına ilişkin herhangi bir sözleşmenin bulunmadığını, apartman yöneticisi olan davacının evrak ve defter teslim ederken "teslim tutanağı" (imzalı kağıt) aldığını muhtemelen bunun kullanılarak satım sözleşmesinin meydana getirildiğini savunmaktadır. İleri sürülen vakıaların tümü birlikte değerlendirildiği takdirde davalının hile savunmasında bulunduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. HMK'nunun 33. (HUMK.'nun 76. md.) hükmüne göre maddi vakıaları bildirmek yanların, bildirilen vakıalara uygun kanun hükmünü re'sen bulmak ve uygulamak ise hakimin görevidir.Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 28. (6098 sayılı yasanın 36.) maddesi hükmüne göre; hile, bir kimsenin gerçek durumu bilmesi halinde kabul etmeyecek olduğu bir şeyi kabul etmesine, diğer bir kimse tarafından sebebiyet verilmesidir (....). .... Hal böyle olunca, iddia ve savunmanın hile (aldatma) çerçevesinde incelenip sonuca bağlanmasında zaruret vardır. O halde mahkemece, açıklanan ilkeler dikkate alınarak tarafların (tanık dahil) tüm delillerinin toplanması ve değerlendirilmesi gerekirken, olayda tanık dinlenilemeyeceği gerekçesiyle ve sadece davalıya ait olduğu ileri sürülen imza üzerinde inceleme yapılarak grafolojik raporlara göre sonuca gidilmesi ve yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.