MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen menfi tespit davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili ile davalının “kombi ve şofben tamir ve teknik servisi” konusunda 01.12.2010 tarihli sözleşmeyi düzenledikleri müvekkilinin, iş yerini 2011 yılı Ağustos ayında fiilen kapattığını, davalının sözleşmede yazılı olan ve vade tarihi bulunmayan 30.000,00 TL bedelli senede “10.11.2011 ödeme tarihi” yazarak icra takibi başlattığını, sözleşme gereği 30.000,00 TL bedelli senedin imzanın, ad, soyad ve adres yazılarının müvekkilinin eli ürünü olduğunu, diğer yazıların müvekkilinin eli ürünü olmadığını, sözleşme içeriğine göre senedin teminat senedi olarak verildiğini, davalının ise senede “nakden” yazdığını, bu şekilde senet metnini talil ettiğini, ispat yükünün davalıya geçtiğini belirterek, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve müvekkili yararına %40 tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; söz konusu ortaklıkta her türlü gider ve ödemelerin müvekkili tarafından yapıldığını, davalının bu giderlere katılmadığını, ara dönemlerde davalının, müvekkilinden borç para aldığı da olduğunu, borçlarına karşılık da kendi rızası ile dava konusu senedi imzalayarak verdiğini, bu senedin sözleşmede belirtilen senetten farklı bir senet olduğunu, sözleşmede belirtilen senedin iş yerinden çalındığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, senet ve sözleşme metninde bononun teminat olarak verildiğine ilişkin kayıt bulunmadığı gibi davalının yöneltilen yemini eda ettiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm, süresinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, 10.11.2011 vade 30 000,00 TL bedelli senedin adi ortaklığın teminatı olarak düzenlendiği nedeniyle bedelsizlik iddiasına dayalı menfi tespit davasıdır. .../... -2-Taraflar arasında imzalanan sözleşmede; “.... adresindeki iş yerinin sermayesinin ... (davalı) tarafından konduğu, iş yerinin demirbaş, ticari mal hakkının ...’e ait olduğu, ...’in emekli olduğu tarihten sonra adı geçen iş yerini kendi adına tescil ettireceği, bu durumlara binaen ....30.000,00 TL tutarında ödeme günü belirsiz bir senet alındığı” hususları yazılmıştır.Davalı tarafından, davacı hakkında.... 2012/807 sayılı dosyasında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatılmıştır. Bu takibin dayanağı olarak da davacı tarafından, davalı emrine “nakden” ibaresi ile düzenlenen, 10.11.2010 düzenleme, 10.11.2011 vade tarihli, 30.000,00 TL bedelli senet olduğu gösterilmiştir.Dava konusu senedin davacı tarafından imzalandığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.Davacı taraf söz konusu bononun davalı ile aralarında yaptıkları adi ortaklık sözleşmesinin teminatı olarak verildiğini, sözleşme hükmülerine göre hiç bir borcu olmamasına rağmen bononun takibe konulduğunu iddia etmiş, davalı ise bononun adi ortaklık sözleşmesinin teminatı olarak düzenlenen bono olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Kanunda aksi öngörülmedikçe kural olarak herkes iddiasını ispatla yükümlüdür. HMK'nın 190. maddesi gereği; ispat yükü kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.Davacı, 01.12.2010 tarihli adi ortaklık sözleşmesine dayanmaktadır. Her ne kadar sözleşmede "teminat bonosu" ifadesi geçmese dahi davacı tarafından davalıya sözleşme hükümlerine göre düzenlenerek verilen 30.000,00 TL'lik bono, taraflar arasındaki adi ortaklığın teminatıdır.Mahkemece bu durumda ispat yükünün yer değiştirdiği dikkate alınarak, davalının takibe konu bononun teminat fonksiyonunu sürdürüp sürdürmediği konusunda delilleri toplanarak tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.