Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16133 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 11973 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dava dilekçesinde; davalıya ait taşınmaz üzerinde bulunan vakıf şerhinin terkini için davalıya gönderilen ihtara olumsuz cevap verildiğini belirterek; yargılama sırasında tespit edilecek taviz bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 19.02.2013 havale tarihli ıslah dilekçesinde, ödenmesi gereken taviz bedelinin taşınmazın emlak değeri olan 161.733,36 TL'nin %10 olan 16.173,34 TL olduğunu belirtilerek; 16.173,34 TL'nin 19.10.2008 tarihinden itibaren 6183 sayılı kanun hükümleri uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; taşınmazın müvekkili adına 1982 yılında yol olarak tapuya tescil edildiğini, vakıf şerhinin 1990 yılında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 maddesinde ön görülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolmasından sonra tapuya tescil edildiğini, şerhin mukataalı ve icarateynli vakfı niteliğinde olmadığını, müvekkilinden taviz bedeli istenmesinin yasal olmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemi??tir.Mahkemece; dava konusu taşınmazın kadastro tutanaklarının 06.08.1977 günü kesinleştiği, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 2003/1E; 2004/1K; 02.04.2004 tarihli kararı gereğince, vakıf şerhinin tapu sicilinden silinmesi ya da tapu siciline yazılmasına ilişkin istemleri içeren davalarda 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3.maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması gerektiğinin belirtildiği, vakıf şerhinin 20.12.1990 tarihinde tek taraflı tasarrufla konulduğu, Şubat 341 15 nolu tapu kaydında vakfın malik olarak geçmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm; davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davaya konu taşınmazın tapu kaydı üzerinde var olan vakıf şerhinin kaldırılması için davacının, davalı malikten taviz bedeli talep etme hakkının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. 27.02.2008 günü yürürlüğe giren 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun geçici 5.maddesi hükmüne göre, vakıf şerhleri ile ilgili devam etmekte olan davalarda diğer kanunlarda yer alan zamanaşımı ve hak düşürücü sürelere ilişkin hükümler uygulanmaz. Bu durumda 3402 sayılı Kanunun 12/3.maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin ve dolayısıyla 02.04.2004 tarih ve 1/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararının somut olayda uygulanma olanağı yoktur.Diğer taraftan aynı yasanın 18.maddesi hükmüne göre; icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar taviz bedeline tabiidir. Mukataalı vakıf, zemini vakfa üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise, değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder. Bu halde somut uyuşmazlığın çözümü için dava konusu taşınmaz üzerindeki mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir. Hal böyle olunca mahkemece, davanın esasına girilerek; davaya konu taşınmazın tapu kaydı ilk tesisinden itibaren getirtilerek, vakfın mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerde mukataalı hayrata tahsis edilmeyen ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması, taşınmazın konumunun düzenlenecek paftada kadim köy ve kasaba ya da şehirlere göre haritasında işaret edilmesi, taşınmazın kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığının keşfen incelenmesi, vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre taşınmazda vakfın hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli istenip istenemeyeceğinin, vakıf şerhinin doğrudan kaldırılması gerekip gerekmediğinin hiçbir kuşkuya yer bırakılmadan saptanması için uzman bilirkişiden rapor alınarak, hasıl olacak sonuç dairesinde uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.