MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. Davada; yersiz ödendiği iddiasıyla 73.098,26 TL'nin ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan istirdatına karar verilmesi talep edilmiş; mahkemece; davanın kabulü cihetine gidilerek; 73.098,26 TL'nin ödeme tarihinden itibaren işlemeye başlayacak yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyize konu uyuşmazlık; Yüksek Disiplin Kurulunca görevine son verilen davalıya, mahkeme kararı gereğince, 2000 yılı Ekim ayından, 2008 yılı Mart ayına kadar olan dönem için ödenen maaşın, ödemeye dayanak teşkil eden mahkeme kararının bozulup, ardından davanın reddedilmesi sonucu, davalının aldığı parayı iade borcunun doğup doğmadığı, iade borcu doğmuş ise, bunun ne miktarda olduğu ve davalının parayı elinde bulundurduğu döneme ait faizden de sorumlu olup, olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Dosya kapsamından; ... görev yapan davalının; 25.09.2000 günü görevden uzaklaştırıldığı, ....'nın 10.01.2001 gün ve 2001/1 sayılı kararıyla, 1920 Sayılı Yasa'nın 1. maddesi gereğince, memuriyetten ilişkisinin kesilmesine karar verildiği, kararın iptali için açılan davanın reddedildiği, kararın temyizi üzerine .... 10.11.2004 tarihli ilamla; "1920 sayılı yasaya göre ilişiği kesilen kişilerin durumlarının 657 sayılı yasaya göre idarece yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu ortaya çıktığı, yeni bir değerlendirme yapılmasını sağlamak üzere 1920 sayılı yasaya göre tesisi edilen işlemin iptali gerektiği" gerekçesiyle hükmü bozduğu, bozma üzerine idare mahkemesince 12.04.2006 günlü ilamla, 1920 sayılı yasaya göre yapılan işlemin iptaline karar verildiği, kararın ... tarafından temyiz edildiği, temyiz isteminin reddedildiği, karar düzeltme isteminin 14.04.2007 günü reddedilerek, davalı hakkında verilen 10.01.2001 tarihli, 2001/1 sayılı, "memuriyetten ilişkinin kesilmesi"ne dair kararının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği anlaşılmaktadır....Davalı hakkında verilen memuriyetten ilişkinin kesilmesine dair ilk kararın kesinleşmiş mahkeme kararı ile iptal edilmesi üzerine, iptal edilen idari işleme konu eylem nedeniyle Yüksek Disiplin Kurulu, 18.04.2005 günü 2005/2 sayılı karar ile 657 sayılı... 125. maddesi hükmü gereğince davalının görevine tekrar son verme kararı almış, bu kararın iptali için davalı, idare mahkemesinde dava açmış, mahkemece, .... Kararının iptaline, memurun görevine son verildiği tarihten itibaren mahrum kaldığı özlük ve parasal haklarından doğan zararın hesaplanarak, yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmiştir. İdare Mahkemesinin kararı doğrultusunda davalı görevine iade edilerek, geriye dönük olarak hesaplanan 73.098,26 TL, 13.05.2008 günü davalıya ödenmiştir. Ödeme yapan idare aynı zamanda mahkeme kararını temyiz etmiş, ... 30.12.2008 günlü ilamla hükmün bozulmasına karar vermiş, bunun üzerine 03.03.2009 günlü onay ile davalının görevine son verilerek, ödenenin iadesi için için davalıya ihtar gönderilmiş, davalı bu idari işlemin iptali için .... 2009/621 E. Sayılı dosyası ile görülmekte olan davayı açmış, davacı da, 2000 yılı Ekim ayından 2008 yılı Mart ayına kadar olan dönem için ödenen maaşların toplamının iadesi için davalı aleyhine, 13.07.2009 günü eldeki davayı açmıştır. Tüm dosya kapsamından davalıya, Yüksek Disiplin Kurulu tarafından 10.01.2001 günlü 2001/1 sayılı karar ile memuriyetten ilişkinin kesilmesi, 18.04.2005 günlü 2005/2 sayılı karar ile de Devlet Memurluğundan çıkarma cezası verildiği açıktır. İptal kararı, bir işlemin hukuka uygun olup olmadığını denetleyen yargı organının, işlemin geçerliliğini etkileyen bir sakatlık saptaması halinde, işlemi geriye yürür biçimde ortadan kaldırmasını sağlayan bir yargı işlemidir..... 10.01.2001 günlü, 2001/1 sayılı karar ile verilen memuriyetten ilişkinin kesilmesine dair karar kesinleşmiş mahkeme kararı ile iptal edildiğinden, bu işlem geriye yürür biçimde ortadan kalkmıştır. Hal böyle olunca mahkemece; davalının görevden uzaklaştırıldığı 25.09.2000 tarihinden, 657 sayılı yasa gereğince görevine son verildiği 18.04.2005 gününe kadar olan dönem için yapılan ödemenin iadesi talebinin reddedilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan, kesinleşmiş mahkeme kararı ile iptal edilen ve hukuk aleminde artık var olmayan bir idari karara dayanılarak, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde talebin tümden kabulü usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Diğer taraftan Anayasanın 138. maddesinde, yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları, bu organların ve idarenin mahkeme kararlarını hiçbir şekilde değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği öngörülmüştür. Buna uygun olarak, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinde de; .... esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu vurgulanmak suretiyle idarenin yargı kararlarını aynen ve gecikmeksizin yerine getirmesi zorunluluğu vurgulanmıştır....Somut olayda; idare mahkemesince verilen karar gereğince, davacı idare, Anayasanın 138 ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesi hükmü çerçevesinde, mahkeme ilamına bağlı olarak, davalının parasal haklarını ödemiştir. Davalıya yapılan ödeme mahkeme kararına dayandığından, ödeme anında davalının sebepsiz zenginleşmesinden söz edilemez. Ne var ki; idare mahkemesince verilen parasal hakların ödenmesine ilişkin karar, temyiz incelemesi sonucunda bozulmuş, ilk derece mahkemesince de bozma kararına uyularak davanın reddi yönünde hüküm kurulmakla, 18.04.2005 gününden sonraki ödemenin dayanağını teşkil eden karar ortadan kalkmış ve dolayısıyla bu tarihten sonraki döneme ilişkin ödeme yasal dayanaktan yoksun hale gelmiştir. Hal böyle olunca da, davalının sebepsiz zenginleşmesi, yapılan ödemenin dayanağı olan ilamın bozularak ortadan kalkması ve aksi yönde yeni bir hükmün oluşturulmasıyla sonradan ortaya çıkmıştır. Bu yeni olgu karşısında davalının, 18.04.2005 tarihinden sonraki döneme ilişkin, iade borcu altında bulunduğunun kabulü gerekir. Somut olayın açıklanan özelliğine göre, davalının parasal haklarının mahkeme ilamına bağlı olarak ödendiği, ödemenin yapıldığı tarihte davalının sebepsiz bir zenginleşmesinin söz konusu olmadığı göz önüne alındığında, iadenin talep edildiği tarihten önceki dönem için temerrüt faizine hükmedilemez. Zira; ödeme anında var olan hukuksal dayanak, yani ödemeyi sağlayan ilam, bozma ilamı ile ortadan kalkmakla ödemeyi haklı kılan neden de ortadan kalkmıştır. O halde mahkemece; sonradan sebepsiz zenginleşen durumuna düşen davalıya, 21.04.2009 tarihinde gönderilen ve 1 ay içinde ödeme yapmasını içeren ihtar, 27.04.2009 günü tebliğ edilmiş, bir aylık süre 27.05.2009 günü dolmuş olduğundan, bu tarihten itibaren yürütülecek yasal faizle sorumlu olduğunun kabulü gerekirken; davalının ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle sorumlu tutulması doğru görülmemiş, bu husus da bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.