Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16103 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 20305 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 14/05/2014NUMARASI : 2010/578-2014/401Taraflar arasındaki ziynet eşyalarının iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesi ile; tarafların 04/07/2009’da evlendiklerini, davalının şiddetine maruz kalmamak için 10/03/2010’da müşterek konuttan ayrıldığı, boşanma davasının devam ettiği, düğünde takılan ziynet eşyaları için liste tutulduğunu, birkısım takıların düğünden bir ay sonra açılan davalının TEB .......... şubesindeki kasasına konulduğu, ihtiyati tedbir talebi üzerine davalının kasayı boşalttığını, davacının evden ayrılırken pırlanta küpe ve kolye, altın evlilik alyansı, bilezik ve yüzüğünü aldığını, diğer takıların hepsinin müşterek konutta kaldığını, bu nedenlerle 20.000 TL tutarındaki davalıya takılan ziynet eşyalarının aynen iadesi ya da aynen iadesi mümkün olmadığı taktirde bedelinin tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davalının davacıya şiddet uygulamadığını, buna ilişkin hastane raporu olmadığını, takı listesinin davacı tarafından hazırlandığını ve gerçeği yansıtmadığını, düğünde takılan altınların 10.525 TL değerinde olduğunu, TEB’deki kasada manevi değeri yüksek eşyaların olduğunu, altınların bir kısmının ortak harcamalar için bozdurulduğunu, davacının sabahtan hazırladığı valizi ile planlı olarak evden tüm ziynet eşyalarını alarak çıktığını savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece özetle; davacı tanıklarının davacıdan aktardıkları ve duyuma dayalı bilgilerine itibar edilmediği, bu bakımdan davacı tarafın ziynet eşyalarının davalı tarafta olduğunun ve kendisinden zor ya da hile ile alındığının ispatlanamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.Hayatın olağan akışına göre olağan olan, ziynet eşyasının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Ziynet eşyalarının, davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, davacı kadının ispatlaması gerekir.Somut olayda; davacı, müşterek konuttan ayrılırken ziynet eşyalarının davalıya ait banka kasasında olduğunu, bu nedenle yanına alamadığını iddia etmektedir. Davalı kendisine ait bir banka kasası olduğunu kabul edip, kasada sadece manevi değeri olan eşyaların olduğunu ifade etmiştir. Dinlenen davacı tanıkları G. K. ve D.. A.. birbirlerini doğrulayan ve tutarlı beyanlarında, davalının annesinin ziynet eşyalarının kasada olduğunu söylediğini bizzat duyduklarını ifade etmişlerdir. İlgili bankaya yazılan kasaya ilişkin müzekkere cevabında davacının ziynet eşyalarını almak için müşterek eve gitmesinden sonra küçük boy kasanın 05.04.2010 tarihinde boşaltıldığı ve kasada tutulan menkuller konusunda bilgi olmadığı bildirilmiştir.Bu durumda, davacının iddiasını ispatladığı kabul edilerek, ziynet eşyasının miktarı konusunda inceleme yapılarak karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.