MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen manevi tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 11/09/2011 tarihinde davalı kuruma amcasının kızı ... tedavi için götürdüğünde, davalı kurum nezdinde sigortalı çalışan .....ın saldırısına maruz kaldığını, burnunun kırıldığını, olayla ilgili olarak .... sayılı dava dosyası ile darp nedeniyle kamu davası açıldığını, Borçlar Kanunun 58. maddesi uyarınca çalışan .... eyleminden dolayı istihdam eden davalı hastanenin sorumlu olduğunu, bu saldırı sonucu müvekkilinin şeref ve haysiyeti ile onurunun emniyet görevlisi olması ve mesleki konumu itibari ile kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının dava açma husumeti olmadığını, davacının davalının iş yerine gelerek çalışanı işçiyi tahrik ettiğini, işçi hakkında disiplin soruşturmas?? başlatıldığını, davacının, davalıyı tahrik ettiğini, davalının olayda kusuru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalı hastane çalışanının darp etmesi sonucu davacının yaralandığının ceza dosyası ile sabit olduğu, 818 saylı BK.nun 55. maddesi şartlarının somut olayda gerçekleştiği, davalı istihdam edenin, zararın meydana gelmemesi için şartların gerektirdiği bütün dikkat ve özeni gösterdiğini ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile 3.500,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.....Kişilerin sözleşme dışı sorumluluğunda kural olarak kusur sorumluluğu esastır. Ne var ki; yasa koyucu değişik sebeplerle kusursuz sorumluluk hallerini de kabul etmiştir. 818 sayılı BK'nun "istihdam edenlerin mesuliyeti" başlığı altında düzenlenen 55. maddesi (6098 sayılı TBK'nun 66. maddesi) uyarınca; istihdam edenlerin müstahdemlerinin eylemlerinden sorumlu tutulmaları ilkesi, kendi yararı için başkasını çalıştıran kimsenin, bu işin ifasından meydana gelecek zarar tehlikesini bazı şartlar altında üzerine alması esasına dayanır. İstihdam eden, müstahdem veya işçilerini seçerken, onları çalıştırırken, başkalarına zarar vermemelerini sağlamakla ve buna dikkat ve özen göstermekle yükümlüdür. Borçlar Kanununun 55.maddesi hükmü gereğince adam çalıştıranın sorumlu tutulabilmesi için; zararın çalışanın hukuka aykırı eyleminden doğması ve zarar ile çalışanın eylemi arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir.Bu koşulların varlığı halinde çalıştıranın kendisine yükletilmiş olan özen gösterme yükümlülüğünü yerine getirmediği ve zararın bu yüzden meydana geldiği kabul edilmektedir. Bu sorumluluk karinesinin çürütülebilmesi için yasa koyucu adam çalıştıranlar için kurtuluş beyyinesi hakkını tanımıştır.Adam çalıştıran, çalışanın seçiminde, talimat vermede ve denetlemede gerekli özeni gösterdiğini kanıtlaması halinde sorumluluktan kurtulur. Bir başka ifade ile çalıştıranın sorumlu tutulabilmesi için zarar verici eylem ile çalıştıranın görülen işi arasında fonksiyonel bağlılık bulunması yeterlidir.Çalışma yardımcısının adam kullanan yararına işi görürken üçünçü kişilere zarar vermesinden adam çalıştıranın sorumluluğu için zararlandırıcı eylem ile hizmet arasında amaç ve görev yönünden sıkı bir bağın bulunması gerekir. Ancak, iş ile verilen zarar arasında sırf dış görünüş yönünden örneğin, sadece yer ve zaman itibariyle bir ilgi varsa, sıkı bir bağ bulunmasına ilişkin koşul gerçekleşmiş olmaz. İşin görülmesi ile zararlandırıcı eylem arasında, bu eylemin hizmet ya da işe ilişkin uğraşıları oluşturan tedbir çerçevesi içinde sayılmasını gerekli kılacak şekilde "içten bir bağlılık" bulunması yeterlidir. Çalıştırılan tamamıyla kendi başına buyruk olarak ya da çalıştıranla hiçbir yolla ilgisi olmayan özel amaçlar için davranmışsa, çalıştıran onun bu davranışlarından doğan zararla sorumlu olması için, çalıştıranın uğraşısı, ona ait bir iş olarak ve bu uğraşın yapılması da işletmede bir eksiklik olarak kendini göstermelidir. Çalışanın üçüncü kişiye verdiği zarar, işin görülmesi sırasında ve işle ilgili olmalıdır. Bu unsur yok ise, çalıştıranın zarardan sorumluluğu söz konusu olmaz. Şayet, çalıştırılanın zarar verici eylemi ile hizmeti arasında gaye ve görev bakımından sıkı bir ilgi yoksa adam çalıştıran tazminatla sorumlu tutulamayacaktır. Somut olayda, olay tarihinde davacı, dava dışı istihdam edilen Halil Varışlı'nın boşanma aşamasında olduğu eşi ile birlikte bir yakınlarının rahatsızlanması üzerine davalı hastaneye gittikleri, çalışanın dışarı çıkıp sigara içtikten sonra dönerken davacıyı kasten yaraladığı sabit ise de meydana gelen zarar, çalışanın işin görülmesi sırasında ve işle ilgili verdiği bir zarar değildir. Tamamen çalıştırılanın kendi özel amaçları içerisinde davranması sonucu oluşan bir zarardır. Zararın işin görülmesi sırasında ve işle ilgili olarak verilmediği gözardı edilerek adam çalıştıranın sorumluluğu hükümleri gereğince davalının sorumlu tutularak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. ....Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.