MAHKEMESİ : TİRE 1. ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTARİHİ : 15/04/2013NUMARASI : 2011/653-2013/215Taraflar arasındaki tedbir nafakası artırımı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; tarafların evli olup 3 tane çocukları olduğunu, tarafların uzun yıllardır ayrı yaşadıklarını, Tire Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/340 E.2010/184 K. sayılı kararı ile davacı kadın için 150 TL, müşterek çocuklar için ayrı ayrı 200 TL olmak üzere toplam aylık 750 TL tedbir nafakasına hükmedildiğini, çocukların büyüyüp ihtiyaçlarının arttığını, bu nedenle davacı kadın için nafakanın 350 TL'ye, müşterek çocukları için nafakanın ayrı ayrı 400 TL'ye yükseltilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili dilekçesinde; Tire Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/340 E.-2010/184 K.sayılı kararı ile davacı ve müşterek çocuklar lehine hükmedilen nafakayı icra kanalıyla düzenli bir şekilde her ay 780 TL olarak ödediğini, önceki tedbir nafakası davası sonrasında gelirlerinde azalma olduğunu, toplam gelirinin 1.400 TL olduğunu, bu gelirden aylık ödediği nafaka miktarları sonrasında asgari ücretten az bir miktar kaldığını, müşterek çocukları her gün okula götürüp getirdiğini ve her öğlen yemeğini birlikte yediklerini, nafaka dışında diğer ihtiyaçlarını da karşıladığını savunarak davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulü ile önceden takdir edilen nafakanın davacı için 350 TL'ye, müşterek çocuklar için ise 400'er TL'ye yükseltilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Türk Medeni Kanunu’nun 195.maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebilirler. Hâkim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır. Aynı yasanın 197.maddesine göre de; eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Tedbir nafakasında eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmaları gerekir (Türk Medeni Kanunu md. 186/son). Bu bağlamda; tedbir nafakası miktarı tayin edilirken, birliğin giderlerine katılmada eşlerin "ekonomik güçleri" ile müşterek yaşam sırasında davalının eş ve çocuklarına sağlamış olduğu yaşam düzeyi dikkate alınmalı, hakim; eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyelerinin ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmelidir.Ayrıca, Türk Medeni Kanunu'nun 327/1.maddesine göre, çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından sağlanır.Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder (Türk Medeni Kanunu md.328/1).Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir (Türk Medeni Kanunu md.329/1).Somut olayda, davacının 1970, davalının 1957, müşterek çocuklardan Gülben ve Murat'ın 2000, Mukadder'in 2002 doğumlu oldukları, tarafların 25.04.2001 yılında evlendikleri, Tire Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi'nin 15.04.2010 gün ve 2009/340 E.-2010/184 K.sayılı ilamı ile davacı kadın için 150 TL, müşterek çocuklar için ayrı ayrı 200 TL tedbir nafakasına hükmedildiği, söz konusu kararın Dairemizin 25.10.2010 gün ve 2010/15490 E.-17459 K.sayılı ilamı ile onandığı, eldeki davanın ise 27.09.2011 tarihinde açıldığı görülmüştür.Taraflar hakkında yaptırılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasına göre, davacının ev hanımı olduğu, geçimini eşinden aldığı 750 TL civarında nafaka ve kendi anne ve babasının yardımları ile sağladığı, annesine ait evde 3 çocuğu ile birlikte kira vermeden oturduğu, çocukların ilkokula gittiği, davalının ise, kendine ait kahvehanesi olduğu ancak yaklaşık 1 yıldır çalıştırmadığı, geçimini kendine ait mülklerin kiraları ile karşıladığı, aylık yaklaşık 2.000 TL geliri olduğu, kendi evinde oturduğu, 6 dairesi ve 6 dükkanı olduğu, 25.000 m2 tarla içinde taşınmazı, birer adet motosikleti, arabası, traktörü, kamyoneti olduğunun tespit edildiği görülmüştür. Dosyadaki tapu kayıtlarından; davalı adına kayıtlı 2.425,00 m2 incirlik, 7.541,00 m2 zeytinli tarla ve kısmen bağ, 2.052,00 m2 tarla, 1.559,00 m2 üç zeytinli tarla, 3.677 m2 tarla, 1.839,00 m2 zeytinlik, 2.318,00 m2 tarla vasfında taşınmazlar olduğu ayrıca Tire İhsaniye Mahallesi 1130/4 ada parsel sayılı 342,00 m2'lik arsa vasfındaki taşınmaz üzerinde davalı adına kayıtlı 5 adet mesken vasfında bağımsız bölüm ve 1 işyeri vasfında bağımsız bölüm bulunduğu, aynı mahalle 285/99 ada parsel üzerindeki 742,00 m2'lik arsa üzerinde de dükkan vasfında 2 bağımsız bölüm ve depo vasfında 1 bağımsız bölüm olduğu tespit edilmiştir. Gelir İdaresi Başkanlığından gelen yazı cevabında, davalının kahvehanesini 30.12.2010 tarihinde kapattığı, 2011 takvim yılına ait kira gelirleri toplamının yıllık 14.400 TL, vergi matrahının 8.700 TL, tahakkuk eden gelir vergisinin 1.305 TL olduğu bildirilmiştir.Davalının başka bir geliri tespit edilmiş değildir. Dinlenen tanıklar beyanlarında davalının çocukları ile ilgilendiğini, her gün okula götürüp getirdiğini, davalının çalışmadığını beyan ettikleri görülmüştür. O halde, mahkemece; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, tedbir nafakasının niteliği, takdir edildiği tarih ile eldeki dava tarihi arasında geçen süre dikkate alındığında, davacı ve müşterek çocukların geçimi için gerekli, davalının geliri ile orantılı olacak şekilde, TMK'nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi de gözetilerek, davacı ve çocuklar lehine daha uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekirken, davalının tespit edilen geliri ile mütenasip olmayacak şekilde, fazla miktarda artırıma hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.