Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15907 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 10700 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : MERSİN 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/04/2013NUMARASI : 2011/183-2013/193Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkilinin Mersin ili ............ köyü 176, 177, 178, 179, 180 ve 182, ............ Köyü 448, 449, 450, 451, 452, 453, 454, 455, 456, 457, 458 ve 460 nolu parseller ile Mersin ili .............. Mahallesi ............... ada ............nolu parsel üzerinde bulunan .......... nolu bağımsız bölümü 14.06.2006 tarihinde davalı taraftan 1.750.000 TL peşin para ödeyerek satın aldığını, ancak daha sonra Mersin 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/152 esas sayılı dosyası ile tapu maliki davalı tarafın "Tapuları devrederken hukuki ehliyete haiz olmadığı" gerekçesi ile tüm parsellerin tapularının iptali ile önceki maliki adına tesciline karar verildiğini, karar uyarınca tapuların davalı taraf adına yeniden kaydedildiğini, böylece davalı tarafın sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek, müvekkilinin 2006 yılında satış bedeli olarak ödediği 1.750.000 TL'nin, denkleştirici adalet kuralı gereği, paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki ulaştırılması için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 100.000 TL'nin 14.06.2006 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde; fiil ehliyeti bulunmayan bir şahsa 1.750.000 TL ödeme yapıldığı iddiasının gerçekle ilgilisi olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; taraflar arasında tapuda yapılan taşınmaz satımı ve bedelin alındığına ilişkin resmi sözleşmenin, davalının fiil ehliyetine haiz olmadığından mahkeme kararı ile iptal edildiği, davacının iddiasını geçerli yazılı delil ile ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine MK.706, BK.213, Tapu K.26 ve Noterlik K.60 maddelerinde, tapulu taşınmazların satışına ilişkin sözleşmenin resmi biçimde yapılması gerektiği düzenlenmiştir. Resmi biçimde yapılmayan taşınmaz satım sözleşmesi hukuken geçersiz olup, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler.Hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu nitelikteki bir uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşme kurallarına göre çözümlenip tasfiye edilebilmesi için öncelikle sebepsiz zenginleşmenin kapsamını tespitteki ilke ve esasların açıklanmasında yarar vardır.Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.Somut olaya gelince; öncelikle davacı ile davalı arasında resmi bir satış gerçekleştirilmiş, sonradan mahkeme kararı ile bu satışın iptaline karar verilmiştir. Bu durumda, ortada yukarıda ifade edildiği gibi, geçersiz bir satış sözleşmesi söz konusu olmadığından dolayı, olayda denkleştirici adalet ilkesinin uygulama yeri bulunmamaktadır. Taraflar arasında tapu sicil müdürlüğünde resmi şekilde düzenlenen taşınmaz satım sözleşmesinde, satıma konu taşınmazların bedelin alındığı açıklandığından, davacının tapuda yapılan resmi senette ödendiği belirtilen satış bedelini talep edebileceği kuşkusuzdur.Hal böyle olunca, mahkemece; davalı ile davacı arasında tapuda yapılan resmi senette ödendiği belirtilen satış bedeline hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.