Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1586 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 19761 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : SAKARYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/09/2014NUMARASI : 2014/190-2014/554Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R Davacı dava dilekçesinde; elektrik aboneliği bulunan meskenin 17 Ağustos 1999 depreminde hasarlanarak oturulamaz duruma geldiğini, binanın oturmaya uygun olmaması ve depremin oluşturduğu korku ve kaygı nedeni ile Adapazarı'nı terkettiğini, Antalya Valiliği tarafından Lara'da bulunan PTT kampına yerleştirildiğini, meskende elektriği kullanmasının mümkün olmadığını, kendi ikamet ettiği dairede başkalarının oturduğunu, olağanüstü deprem şartları nedeniyle aboneliğini iptali ettiremediğini, davalı alacaklı şirket tarafından elektrik borcu bulunduğu iddiası ile hakkında icra takibi başlatılarak 2.118 TL elektrik faturası tutarının %64 faizi ile birlikte tahsilinin istendiğini, icra takibinin takipsizlikten düştüğünü ve yenilemeler üzerine 2006/2008 ve 2011/9109 Esas sayılı numaralar aldığını ileri sürerek, davalıya borcunun bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; 21/05/2013 gün ve 2013/25 Esas-2013/209 Karar sayılı ilâm ile tahakkuk dönemlerinde davacının söz konusu adreste oturmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, verilen hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Dairemizin 19/12/2013 gün ve 2013/15357-18333 Esas, Karar sayılı ilâmı ile; “meskende elektrik kullanımdan dolayı fiilen kullanan kişinin haksız fiilden kaynaklanan sorumluluğu bulunmaktadır. Ancak, bu sorumluluk davacı olan abonenin sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ortadan kaldırmamaktadır. Fiilen elektrik kullanan şahsın haksız fiil hükümleri uyarınca, abonenin de sözleşmeden doğan sorumluluğunun bulunduğu, bu durumda kullanımdan her ikisinin de müteselsilen sorumlu oldukları belirgin olmasına göre, alacaklının alacağını sorumluların tamamından isteyebileceği gibi, bunlardan biri veya birkaçından da isteyebileceğinin kabulü gerekir. Bu durumda, aboneliğini iptal ettirmeyen vekullanıma sebebiyet veren abone davacının sözleşme nedeni ile sorumlu bulunduğunun kabulü gerekmektedir. (Nitekim, aynı ilkeler HGK 27/04/2011 tarih ve 2011/19-104 Esas, 2011/239 Karar sayılı kararında da benimsenmiştir.) Hal böyle olunca; mahkemece, açıklanan maddî ve hukukî olgular gözetilerek, öncelikle dosyanın uzman bilirkişiye verilmesi, bilirkişiden davalı kurumun davacı taraftan isteyebileceği alacak miktarının davaya konu tahakkuk dönemleri esas alınarak hesaplanması konusunda denetime elverişli bir rapor alınması, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.Mahkemece; Dairemizin anılan bozma ilâmına uyularak yapılan yargılamada, davalı kurumun talep edebileceği miktar yönünden bilirkişi raporu alınmış ve icra dosyasında davacının borcunun bulunduğu anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Somut olayda; uyuşmazlık; davacının aboneliğinin bulunduğu meskende elektrik kullanılmasından ve bu itibarla dava konusu borçtan dolayı sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Dairemizin yukarıda anılan bozma ilâmında da belirtildiği üzere, aboneliğini iptal ettirmeyen ve kullanıma sebebiyet veren abone davacı sözleşme nedeni ile sorumludur.Davaya konu borç, 01/07/1999-01/06/2003 tarihleri arasında faturalandırılmış, ancak ödenmeyen (15) adet elektrik faturasından kaynaklanmakta olup, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 17/11/2003 tarihi itibariyle toplam faiz ve KDV dahil fatura alacağının 1.090,95 TL olduğu, 06/12/2006 tarihi itibariyle bu alacağın 1.585,26 TL, 14/03/2012 tarihi itibariyle ise 2.438,66 TL olduğu belirtilmiştir.Davacı aleyhine başlatılan 17/11/2003 tarihli icra takip tarihinde hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, davacının faturalandırılan ancak ödenmeyen (15) adet faturadan dolayı, 805,9 TL asıl alacak borcu olduğu, faiz ve KDV ile birlikte borcunun 1.090,95 TL borcu olduğunun belirtilmesine rağmen, mahkemece, bu bedel dışında kalan miktar yönünden bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.Bundan ayrı; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun abonenin sorumluğunun hüküm altına alındığı 2013/13-492/505 Esas, Karar, 2008/19-174/199 Esas, Karar sayılı ilâmları ile; “abonenin aboneliğini iptal ettirmediği sürece sorumluluğunun devam edeceği benimsenmiştir”.Taraflar arasındaki uyuşmazlığı giderecek meri mevzuat hükümlerinin incelenmesinde ise; 09/11/1995 tarih, 22458 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğinin 26.maddesine göre; aboneliğinin başlangıç tarihinin sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarih olduğu, başka bir yere taşınacak abonenin taşınma tarihinden en az bir hafta önce şirkete yazılı olarak başvurarak sayaç değerinin okunmasını istemek zorunda olduğu, bir hafta içinde sayaç değeri belirlenmediği takdirde abonenin bildiriminin esas kabul edileceği, 38. maddeye göre, idarenin faturalama dönemlerinde abone sayacının kaydettiği değeri mahallinde ve zamanında okuyarak faturalamaya esas olacak şekilde kayda geçirilmesinin esas olduğu, 50. maddeye göre fatura bedeli son ödeme tarihine kadar ödenmediği takdirde 20 gün içerisinde Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebligat yapılacağı, “bu tebligattan sonra fatura bedeli 10 gün içinde ödenmediği takdirde abonenin elektriği kesilir” hükmü getirilmiştir. 25/09/2002 tarihli ve 24887 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 24. maddesine göre; zamanında ödenmeyen borçlar başlığı altında “müşterinin perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşmalar kapsamında öngörülen ödemeleri zamanında yapmaması hâlinde dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından elektriği kesilebilir” şeklindedir.01/03/2003 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 24/2. maddesine göre, “müşterinin perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşmalar kapsamında öngörülen ödemeleri zamanında yapmaması hâlinde nihai tüketicilere enerji tedarik eden lisans sahibi şirketlerin bildirimi üzerine en az 5 iş günü içerisinde dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından elektriği kesilir” söz konusu durum 2 gün içerisinde dağıtım şirketi tarafından ilgili tedarikçiye bildirilir.09/11/1995 tarihli Elektrik Tarifeleri Yönetmeliği ve 01/03/2003 tarihli Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin ilgili hükümleri gereğince zamanında ödenmeyen faturalardan dolayı elektriğin kesilmesinin amir hüküm olduğu anlaşılmaktadır.HMK'nun 30. maddesine göre; yargılamaya hâkim olan ilkelerinden birisi de usul ekonomisi ilkesidir.Somut olayda, taraflar arasında imzalanan 09/09/1998 tarihli ve 047683 nolu elektrik aboneliğine ilişkin sözleşme bulunduğu, davacının 17/08/1999 tarihinde meydana gelen deprem nedeniyle tesisatın bağlı bulunduğu meskeninden ayrıldığı, ancak abonelik sözleşmesini iptal ettirmediği sabittir.Dava konusu elektrik faturalarından kaynaklanan borç nedeniyle davacı hakkında Sakarya 2. İcra Müdürlüğünün 2003/5895 Esas sayılı dosyası ile 17/11/2003 tarihinde icra takibi başlatıldığı, takipte 2.118,19 TL asıl alacağın %64 faizi ile birlikte tahsilinin istenildiği anlaşılmaktadır.Dosya kapsamından, davacı kurum tarafından icra takibine esas alınan fatura dönemlerinin 1999/7, 1999/12, 2000/07, 2000/12, 2001/02, 2001/04, 2001/06, 2001/8, 2001/10, 2001/12, 2002/04, 2002/12, 2003/01, 2003/04, 2003/06 tarihleri olduğu, bu dönemlere ilişkin fatura bedellerinin tahsili amacıyla 17/11/2003 tarihinde icra takibi başlatıldığı görülmektedir. Olayda; davacı davalının elektrik abonesidir. Davacı aboneliği iptal ettirmedikçe abonelik üzerinden tüketilen normal veya kaçak enerji bedelinden davalıya karşı sorumludur. Davalının uzun bir süre elektrik tüketim bedeline esas faturaların (15 adet) ödenmemesine rağmen yönetmelik gereği elektriği kesmemesi davalı açısından müterafik kusur teşkil etse de, bu kusur tüketilen enerji bedelinin aslından davacının beraatını gerektirmeyeceği gibi (tüketim bedeli olan ana borçtan) hukukî sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz ve müterafik kusur nedeniyle ana tüketim bedeli üzerinden indirimi gerektirmez.Olsa olsa davalının elektriği kesmemesi dolayısıyla davalının müterafik kusuru nedeniyle, davacı açısından normal tüketim bedeli dışında gecikme zammı ve işleyecek yasal faizden indirim sağlar. Davalının müterafik kusuru nedeniyle ana tüketim bedeli üzerinden indirim davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açar ki, bu da yukarıda bahsedilen usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil eder. Mahkemeler bir davadan başka bir dava üreten kurumlar olmadığı gibi hukukî uyuşmazlıkları nihaî olarak sona erdiren yargı mercileridir. Hâl böyle olunca; mahkemece, davaya konu faturalar ayrıntılı olacak şekilde davalı kurumdan celbedilerek, dosyanın yeniden bilirkişiye tevdi ile davacının dava konusu ana borçtan (ana tüketim bedelinden) her halükârda sorumlu olduğu, davacının yönetmelik gereği elektriği uzun süre kesmemesinin, Dairemiz uygulamasına göre; davalı açısından müterafik kusur oluşturacağı, ancak bu kusurun da gecikme zammı veya faizden indirim (%50) sağlayacağı da dikkate alınarak, bilirkişiden davalının davacı tüketiciden tahsilini istemekte haklı olduğu bedel hakkında, hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.